GEÇMİŞE GİDİLEBİLİR Mİ ?

Zig-Zag Grubu tarafından, geleceğin ileri teknolojisinin ürünü olarak açıklanan zaman yolculuğunun, gelecekteki torunlarımız tarafından bir “silah” olarak kullanılması pekala mümkündür. Örneğin, gelecekteki torunlarımız, kendilerine zarar verecek bazı olayların oluşumunu önlemek için, geçmişe giderek, tarihin akışını, kendi istekleri doğrultusunda “değiştiriyor” olabilirler.   

Geçmişe gönderilen bu kişiler, belki sayıca azdır, belki de bir kaç kişidir; ancak her biri, gelecekteki torunlarımız tarafından titizlikle seçilmiş çok üstün nitelikli kişiler olabilir. Bu kişiler, üstün nitelikleriyle, belki de Dünya’mızdaki milyarlarca kişiyi etkilemiş olabilirler. Bu görüşü doğrulayacak bazı kanıtlar ileri sürebiliriz:

Bir taraftan, zaman yolculuğu hipotezini doğrulyan ip uçları, bu teknolojiyi ellerinde tutanlarca büyük bir gizlilikle saklanırken, diğer taraftan, Dünya’mızda İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana büyük bir teknoloji patlaması yaşanmıştır. İkinci Dünya Savaşı ve akabinda, insanoğlunun yüzyıllar boyunca kolaylıkla bulamayacağı bir sürü köklü teknoloji, nerdeyse bir kaç yıl içersinde ortaya çıkmıştır. Örneğin, jetler, roketler (V1, V2 roketleri), uzay çağı (V3 ve Satürn roketleri), atom bombası ve radar. Daha sonraları ise, laser, renkli TV, transistör, entegre devreler, mikroçipler, sibernetik ve bilgisayar çağı, nükleer reaktörler, uzay istasyonları ve bunlar gibi bir sürü önemli buluş, nerdeyse on yıla sığdırılmıştır. İnsanoğlu, birdenbire nasıl böyle inanılmaz bir atağa kalkmıştır? Acaba, bu önemli buluşların çok kısa sürelerde gerçekleşmiş olması için, insanlık ileri çağlardan “kopya” mı almaktadır?.

J. H. Brennan’ın 1997 yılında yayınlanan “Time Travel: A New Perspective” (Zaman Yolculuğu: Yeni Bir Görüş) kitabında (K22), UFO’ların “gelecek”ten geldiği, çeşitli arkeolojik bulgulara dayanılarak ciddi şekilde iddia edilmektedir. Bu kitap, 1999 yılında, “Zamanda Yolculuk” adıyla ülkemizde de yayınlanmış olup, Aiberg’in kitapları dışında, UFO’ların gelecekten geldiği  konusunu gündeme getiren, bizim karşılaştığımız ilk kitaptır.

İkinci Dünya Savaşı ve sonrasında görülen bütün bu parlak buluşların sahiplerinin hemen hemen tamamının Alman bilginleri olması da işin diğer bir ilginç yanıdır. Hitler, bunlardan yararlanacağına, tam tersine, uyguladığı katı rejim sonucu, bu bilginlerin ABD’ye kaçmaları için elinden geleni yapmıştır. Liderlerin bilime karşı duygulu olmaları gerekir; çünkü savaş endüstrisi bilginlerin tasarımları ile gelişir. Hitler’in ise, gizemli bilgilere inandığı ve yakın çevresi ile bu konularda çaşitli çalışmalara giriştiği bilinmektedir. Sırası gelmişken, Hitler’in, Alman ulusunu felakete sürükleyen garip inançlarından söz etmemiz yerinde olacaktır (D17, D60, D69, S13).

Yukarıda verdiğimiz referansların yanısıra, Internet’te karşılaştığımız Sumeria Sitesi’nin “The Unknown Hitler: Nazi Roots in The Occult” (Bilinmeyen Hitler: Okültizmde Nazi Kökleri) (K78) isimli yazı dizisinde de bu konuda ayrıntılı bilgiler bulunmaktadır.