Tüm
bilimsel yasalara karşı amansız bir savaş açan Hitler, acaba bu gücünü nereden
Örgüt,
adını “Thule Kornen”den almıştı.
“Thule”, İzlanda efsanelerindeki
batık bir kıtanın adıdır. Ayrıca, Grönland’ın batısında, halen bir Thule
kenti bulunmaktadır. “Kornen” ise,
hem yarımada, hem de “boynuz” anlamına
gelmektedir. “Thule Kornen”, Thule
Yarımadası anlamına gelmekle beraber, Thule kentinin gerçek adı Qaanaak'tır.
İki ismi beraber okuduğumuzda “Zülkarneyn”
(K165) kelimesi
açıkça görülmektedir
(Aiberg,
yaptığımız konuşmada bu konuya değinmişti). Thule
Örgütü’nün sembolü, çift
boynuzlu Viking miğferidir. Kökleri, kayıp kıta “Mu”
uygarlığına dayanan bu öğretinin temel taşları, insan
psikolojisinin bilinmeyen yanları ve zaman
boyutları idi. Amaçları, “zamanda
insan ve taşıt naklini” gerçekleştirerek, Dünya‘nın kaderini değiştirip üstün
bir ırk meydana getirmek ve “üst
zekalılarla” diyologa geçmekti.
Vladimir
Terziski tarafından
hazırlanan “The Secrets of The Third Reich” (Üçüncü
Thule
Örgütü’nde,
Güneş, “Aryan”ların kutsal
sembolü olarak bilinirdi. “Aryan”ın
lügat anlamı, “Ari Irk” ve Hint-Avrupa
dilini konuşan tarih öncesi kavim (Hint-Avrupalı) demektir. Bir Tibet
efsanesine göre, üç-dört bin yıl önce, Orta
Asya’da, Gobi’de çok büyük
bir uygarlık vardı. Bu uygarlık, bir felaket, belki de bir atom savaşı
sonucu yıkılır;
Hint-Tibet
mitoslarında,
“uzay üstü uzay”a çıkıp zaman
yolculuğu yapan “Dhurakhapalam”a,
“Vaidor”; UFO benzeri uçan disklere de “Vimana” denilmekteydi (D68).
Hint esatirinde, Vaidor’ların,
Turan Dağı’nda; Vimana’ların
ise, Tor Dağı’ında bulunduğu,
daha doğrusu inip, çıktıkları yazılıdır.
Hatta, Çinliler’in, Fransızlar’ın
Bu
konu ile ilgili olarak, Aiberg’in
kitaplarından birinde, satır aralarında sadece şöyle bir cümle yer alıyor:
“G’nin
bu aygıtı bularak, Rusya üzerinden Grönland’a taşıması ve Paul
Kamenberg isimli birini zamanda iki yıl geri göndermesi ile ilgili olarak süper
devletleri şok eden deneyler”.
Burada
sözü edilen “G”nin, Gurdjieff
olduğu anlaşılıyor. Ancak ne yazık ki, Aiberg’in
kitaplarında bu konu ile ilgili daha
fazla bilgi bulunmuyor.
Thule
Örgütü,
1943 yılına kadar Tibet’le yakın
ilişkiler içersinde olmuş, karşılıklı heyetler gönderilmiştir. Hatta,
1926 yılında, Berlin ve Münih’e, küçük bir Hindu
kolonisinin yerleştirildiği bilinmektedir (Ruslar’ın Berlin’e girişi
sırasında, ölenler arasında, Himalaya
ırkından gelme, Alman üniforması giymiş, üzerinde kimliği ve rütbesi
bulunmauyan bin kadar cesede rastlanmıştır).
Nazi’lerin “Odessa” adlı bilim örgütünde de, üst rütbeli Tibetli’lerin çalışmış olduğu saptanmıştır. Tibet kökenli “Yeşil
Ejder” adlı
Thule
Örgütü’nün
merkezi, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, İstanbul’a
taşınmıştır. Örgütün başkanı, Hitler
tarafından İstanbul’a gönderilen, ancak daha sonra İstanbul’da
Baron
Sebottendorff,
1933 yılında yayınlanan, “Before Hitler Came” (Hitler’den
Önce)
Haushofer
ve
Hanussen ile birlikte, Gurdjieff
de Müslüman olmadan önce bu örgüte mensuptu. Diğer bir örgüt üyesi
olan Rudolf Hess’in de Müslüman
olduğu ileri sürülmüştür. Hitler’in,
Thule Örgütü’ne 1920 yılında
katıldığını daha önce belirtmiştik. Zig-Zag
Grubu ile bir süre bağıntılı olarak
çalışan Thule Örgütü’nün Hitler
tarafından
En
büyük hedefi, zaman yolculuğunu gerçekleştirerek
Dünya’nın kaderini değiştirmek olan Thule Örgütü’nün,
bu amaca ulaşacak teknolojiye erişebilmek için, tarih öncesi üstün Aryan
uygarlığının yaşadığı Hindistan
ve Tibet’e kadar uzandığını görüyoruz
Dolayısıyla, görüyoruz ki, zaman yolculuğunun sırrı, her iki taraftan da Hindistan veTibet taraflarına doğru uzanıyor. Diğer taraftan, Gurdjieff ve Haushofer’in hem Thule, hem de Zig-Zag mensubu olmaları, Thule Örgütü’nün, Bağdadi’nin zaman yolculuğu etkinliğinden haberdar olduğunu akla getiriyor. Zig-Zag Grubu’nun, Thule Örgütü ile ilişkisini kesmesi, belki de Nazi’lerin, zaman yolculuğu teknolojisini siyasi amaçlarla kullanmak istemelerinden kaynaklanmıştır.
L.
Pauwels - J. Bergier ikilisinin,
yukarıda belirttiğimiz “Le Matin des Magiciens”