İçinde
bulunduğumuz Samanyolu Galaksisi’nde,
bizim Güneş’imiz gibi, 100 milyar yıldız
bulunmaktadır. Samanyolu büyük bir galaksi sayılmaz; çünkü içersinde bir
trilyon yıldız barındıran daha büyük galaksiler de vardır. Evrende,
dağılım hesaplarına göre, içinde 100
milyar yıldız bulunan 200 milyar
galaksi bulunmaktadır. Böyle bir galaksi topluluğuna mega
galaksi veya Kur’an dilinde, “Müzeyyen Sema” denilir. Tüm evrende, 500 milyar mega galaksinin olması söz konusudur (S26).
Eğer
ışık hızı ile gidebilseydik, Dünya’nın
çevresinde bir saniyede yedi buçuk kez
dönebilir ve bize 150 milyon kilometre uzakta olan Güneş’e sekiz dakikada
gidebilirdik. Güneş’imize en yakın yıldız “Alpha
Centauri”dir. Bu yıldıza, ışık
hızı ile 4.3 yılda, normal uydu
hızı ile 43 bin yılda gidebiliriz. Dolayısıyla, bize ulaşmak isteyen bir UFO,
en yakınımızdaki yıldızdan bile gelecek olsa, bu uzaklıkları aşmak
zorundadır.
Aynı
olaya bir de galaksi boyutunda bakalım: Samanyolu Galaksisi’ne en yakın
galaksi,
Bu
örnekleri, bize en yakın yıldıza
ve galaksiye ışık hızı ile
gidilse bile, uzaklıkların ne denli büyük olduğunu, evrenin büyüklüğünü
belirtmek için verdik. UFO teknolojisinin boyutlarının, bu devasa uzaklıkları
aşabilecek yapıda olup, olmadığını tam olarak bilemiyoruz. Ancak, yakın çevremizden bize ulaşmanın güçlüğünü vurgulamak
istedik.
Ay’ın
keşfi sırasında, Ay modülünün ve astronotların hareketlerinin bir
çift UFO tarafından izlenmiş olduğunu ve bu olayın, yaklaşık iki asır
önce kaleme alınan Hızır Tezkiresi’nde:
“Ademoğluna,
Ademoğlunun oğlu olan, Süreyya Kameri ehlinden mahfuz beyz refakat ve nezaret
edecektir” şeklinde yer aldığını daha önce belirtmiştik. Hazreti
Muhammed’in, “İnsanoğlunun
uzayı fethi, Süreyya Yıldızı’na kadar sürecektir” diyen hadisini
de dikkate alırsak, UFO’ların,
başka Güneş sistemleri veya galaksilerden gelenler değil,
zaman yolculuğu teknolojisine sahip olan “torunlarımız”
olabileceği ihtimali daha akla yakın gelmektedir. Bu noktada, yazarımız Aiberg’in
çok ilginç bir saptamasına burada yer vereceğiz. Sözü ona bırakıyoruz:
“Öğrenciliğim
sırasında, NASA, UFO konusunu araştıran
120 kadar bilim adamı ve teknisyenden oluşan gruba beni de davet etmişti. Böyle
bir teklifi, sırf uzay teknolojisini yakından görme açısından kabul etmiştim.
Bu görev sırasında, umduğumdan da fazlasını
görme imkanı buldum. UFO araştırmaları
halka kapalı tutulurken, NASA bünyesinde
sözleşmeli bir çalışma grubu olarak, atmosferin çok
yukarısındaki bir UFO’yu bir
uydu aracılığı ile sürekli izledik ve videoya kaydettik. Video kayıtlarını
daha sonra incelediğimizde, bu UFO’daki
uzaylıların Latin alfabesi kullandıklarını
şaşkınlıkla gördük. Çünkü, uzay aracının üzerinde, boya ile değil,
sıvı kristalle yazılmış, “Dhurakapalam”
yazısı vardı. “Dhurakapalam”,
daha önce de belirttiğimiz gibi, Hint-Tibet
mitoslarında (K18, K38) yer alan zaman
yolculuğu aracının ismidir. Bu yazının altında, “Wanen”
yazmakta ve onun yanında da bir takım rakkamlar
yer almaktaydı. Alman mitoslarında
da, uçan “Wanen”lerden söz
edilir. Demek ki,
uzaylılar Latince
yazıyorlar ve Almanca konuşuyorlardı.
Okunabilen en küçük yazı ise,
Aiberg, zaman yolculuğunun, yani zamanda geçmişe ve geleceğe gitmenin mümkün olduğunu, yayınlarının “Kara Delikler” ile ilgili bölümlerinde ayrıntılı olarak açıklamıştır: Okurumuza, konunun bilimsel yönlerini ve kuramlarını Aiberg’in kitaplarından izlemesini öneririz.