JOYCE’UN
İKİNCİ BEYİTİ: “ARC-STRING-BRIGHT” VE “K-ZERRE”
Gell-Mann’a
rüyasında okunan Joyce’un şiirinin
ikinci beyitinde, “Ana işaretin Üç
Yay”
Bu
beyitin anlamı, Hızır Tezkiresindeki
“K-Zerre” terimi ile bağdaşarak
Kuantum Teoremi’nin kapsama alınmasını içerir. Klasik Kuantum
Teoremi, kuantların, parçacık ve
aynı zamanda dalgacık özelliklerine
sahip, noktasal (boyutsuz)
enerji paketçikleri olduklarını söyler (K111).
İngiliz
fizikçi Stephan Hawking, Genel
Relativite ve Kuantum Teoremleri’ni
birleştirme yolunda adım attığında (K54), yazarımız Aiberg
bu görüşü matematiksel olarak çözümleyerek, kuantların
noktasal ve boyutsuz değil, “11
boyutlu mini tünelcikler”den oluştuğunu
bulmuştur. 1969 yılında başarılan
bu işlemle, evrenin, 11 boyutlu
sicimlerden (iplikçiklerden) oluşan
bir “zar” (açık yay) şeklinde
olduğu; bu zar rulo şeklinde kıvrıldığında, 11 boyutlu tünel (kapalı yay) biçimi alacağı ortaya çıkmıştır
(S25, S51). Bu “açık yay”, evrenin yüzeyi idi; rulo haline getirildiğinde,
evrenin yüzeyinin bir tünel (Sur
Borusu) içinde olduğu ortaya çıkıyordu. Tünel modeli, Hawking’in
Kuantum ve Relativite Teoremleri’ndeki noksanlarını gidererek birleştiriyor
ve kürreden zerreye kadar evrenin
her özünde “tünel” denilen
ortak bir biçimin olduğunu gösteriyordu.
Aiberg’in
1974 yılında ulaştığı bu sonuca
diğer Batılı bilim adamlarınca, bundan on
yıl sonra, 1984 yılında ulaşılabilmiştir.
P. C. Davies ve C. W. Brown’un 1988 yılında
yayınlanan “Superstrings: A Theory of Everything” (Süper Sicimler: Her Şeyin Teorisi) adlı kitabında (K45) ve ayrıca,
B. Green’in “Superstring Theory” (Süper
Sicim Teorisi) (S25) ve M.
Kaku’nun “The Theory of Everything” (Her
Şeyin Teorisi) (S51) adlı internet sitelerinde bu konuda ayrıntılı
bilgiler bulunmaktadır.
Bu
buluşa göre, evren, “string” denilen
sicimlerin (iplikçiklerin) yanyana
oluşturduğu örümcek ağı biçiminde
bir “zar” (açık yay) konumuna
sahiptir (String, hem iplik, hem de yay anlamına gelmektedir). Bu zar,
“uzay-zaman”ın dört boyutunu esneterek
ve dört temel kuvvetin büyük gücünü,
bir yay, bir amortisör gibi hafifleterek
taşımaktadır. Evrenin “yay” (string)
denilen bu özelliği, sayısız kuanttan
oluşmuş olan ve yaylanabilen örümcek
ağı biçimindeki evren yüzeyinde (zarında)
bulunmaktadır.
Joyce’un
şiirinin ikinci beyitinin anlamı,
yukarıda kısaca değindiğimiz “Super
String Teorisi” (Süper Sicim Teorisi) (K45) ile açıklığa kavuşmuştur.
Hızır Tezkiresi’nin yukarıda
yazdığımız son bölümü, Joyce’un
dizeleri ile şöyle birleşiyordu:
“Her
kim, yazılmamış söylendiğinde, onu vakti gelince idrak ederse, “yedi
mesani buutun” batındaki sırrının, sebit “yedi” ile sabit olmuş
“Kuvve-i Irkiyye” esrarı ilahisine murabbasıyla mazhar olur.”
Aiberg,
bu bölümü şöyle yorumlamıştır:
“Her kim yazılmamış söylendiğinde, zamanı gelince onu kavrarsa, “yedi şifreli boyutun” içteki sırrına ait “Yedi Irk Kuvveti”nin ilahi sırrına açıktaki “dört boyutlusu” ile birlikte ulaşmış olur.”
“Yazılmamış söylenmişti. Zamanı gelmiş ve kavramıştım: Kur’an’ın, yedi ile belirlenmiş ve batında (içte, tünel içinde) saklı yedi boyutu daha vardı. Bu boyutlar, ortaya çıkamamış, saklı kalmışlardı. Gerçekten, matematik hesaplamalarımız, bir kuantın, iplik halinde 10 ve zar (membran) halinde 11 boyutlu olduğunu göstermekteydi. Bunu, Zig-Zag bünyesindeki en az bir düzine teorisyenimiz ispatlayarak doğrulamışlardı. Açıkta (yani, bulunduğumuz evrende) dört boyutlu uzay-zaman olduğuna göre, içerde açığa çıkamayıp suskun kalmış “yedi boyut” (11-4=7) daha vardı. Eğer bunların tümü açığa çıksaydı, “11 boyutlu bir evren” görecektik. Bunun anlamı, bizim 11 boyutlu bir ruh yapısına sahip olmamız demektir. Gerçek evren, maddi bedenimiz ve manevi yapımız olmak üzere, 11 boyutludur. Ancak, bu saklı boyutları öldükten sonra anlayabileceğiz.”