11 BOYUTLU SÜPER ZAR TEOREMİ

11 boyutlu “Süper Sicim Teoremi”, kuantların noktasal olmayıp, birer sicim (iplikçik) olduklarını belirtir. 1988 yılında ispatlanan bu teoremde, evrenin yapısı, 11 boyutlu (kendisi 1 boyutlu) sicimlerin dokusudur. Bunlar, enerji düzeylerine göre sürekli titreşmektedirler. 11 boyutlu “Süper Zar (Membran) Teoremi” ise, bunun bir aşama ilerisi olup, kuantların birer yüzeyi olduğunu (iki boyutlu olduğunu) ve bunların evren hacminde dinamik olduklarını belirtir. Fiziğin 11 boyutlu olarak birleştirilmesi, şimdilik bu ikinci teori aşamasındadır. Yani evrenin yapısının, şimdilik, 11 boyutlu sicimler, ya da zarlar üzerine kurulu olduğunu anlıyoruz. Bunlara, “Süper Teorem-1” ve “Süper Teorem-2” diyoruz. Fizik evrenin tamamını açıklayan her iki teorem, Zig-Zag Grubu’nca başarılmış ve matematiksel ispatları yapılmıştır. Böylece, noktasal (boyutsuz) kuantlar yerine, “1 boyutlu sicim” veya “2 boyutlu zar” teoremleri getirilmiştir.  

Gelecekte, kuantların, sadece 11 boyutlu (açık, ya da kapalı tüp biçiminde) zarlar değil, “evren küpü” (kürsi) biçiminde oldukları ve bir mekanda dinamik halde bulunduklarının anlaşılmasıyla Kuant Teoremi sonuçlandırılmış olacaktır. Bunu, bize, Bakara Suresi’nin 255. ayeti, “Allah’ın Kürsisi’nin tüm evrenleri kapsaması” sırrı ile bildirmektedir.

Süper Sicim ve Zar Teoremleri, evrenin yapısının bir iplikçikler (sicimler) şebekesi olduğunu belirler. Bu şebekenin iplikçikleri, “bozon”lardır. Bozonlar, “Evrende her şey Allah’ı zikreder” ayeti uyarınca sürekli olarak titreşim halindedirler. Bu titreşimin kalıcı olanına, kararlı madde (stabil kütle) diyoruz. Çevremizde gördüğümüz her şey, aslında titreşen bozonlardan (zikreden dalgalardan) ibarettir. Şimdiki halde, Süper Zar Teoremi ile ulaştığımız nokta, “evren sicim ağı”, ya da diğer adıyla “evren zarı” üzerindeki cisimlerin birer madde değil, “madde dalgası” olduğudur. Bozonlar, fermionlar, ya da yaratılan her cisim, sadece ve sadece dinamik bir şekilde titreşen (bu titreşimlerle Allah’ı zikreden) dalgalardır.

11 boyutlu süper “zar”ın yedi “mesani” boyutunun saklı olduğu Hilbert Uzayı, Takyon Evreni’ne, dolayısıyla Süper Uzay’a açılmaktadır. Süper Uzay ise, (Hızır Tezkiresi’nde anlatıldığı gibi) “üçte bir, üçte iki” oranlarında somutlaşabilen “Hudut Evren”den başlar. Oradan, bizim bulunduğumuz evrene intikal eden “Sonsuz Özenerji” (Ennur), tizken (yüksek hızlı iken) pesleşerek (hızını düşürerek) madde dalgalarına dönüşür. Madde dalgaları, zarı dokuyan titreşim halindeki iplikçikler (sicimler) demektir. Yani, evrenimizdeki her şey, “Allah’ı zikreden” dinamik rezonanslar (titreşimler) halindedir. Maddi evrenimizin öteki yüzünde ise, takyonik (esiri, soyut) evren başlamaktadır. Takyon Alemi, meleklerl, ruhları ve akla gelebilecek her türlü bilinçli varlığı (süper maddeleri) kapsar.

Kuantum fiziği, maddenin kuant denilen temel birimlerden kurulu olduğunu anlatır. Kısaca, kendi sınırlarını belirlemekle, maddenin fiziği belirlenmiştir. Bu arada, ardında, kuantlaşmamış bir Sonsuz Özenerji bulunduğunu ve “beşinci” bir boyut olan, gözleyen, akıllı varlığın “bilincini” (K80) haber vermiş, böylece madde ötesine ulaşılmıştır. Kuantum Teoremi, başlıca, düalite, nedensellik, belirsizlik ve ışık hızı yasalarına bağlıdır. Eğer ışık hızı aşılırsa, maddi evreni tanımlayan kuantum fiziği çalışmaz. Işık hızı aşıldığında, nedensellik ilkesi tersine döner; enerji (Nar), aslı olan Sonsuz Özenerji’ye (Nur’a) dönüşür ve maddi evren ortadan kalkar; Takyon Alemi’ne (Süper Uzay’a, Misal Alemi’ne) iade oluruz.

1900 yılında, Zig-Zag Grubu’nun ilk mensuplarından Max Planck ile başlayan bu uzun yolda başarılan görkemli teoremlere, Hızır Tezkiresi ve KMA kapalı devre yayınları sayesinde erişilmiştir. Zig-Zag Grubu’nun, iyi zamanlamalarla Tezkire alametlerini (sembollerini) çözümlemeleri ile bu sonuca ulaşılmıştır. Özellikle, “renk dinamiği”, “kuarklar” ve “kuark iplikçikleri”, başlıbaşına Tezkire şifrelerinin çözümlenmesi sonucu bulunmuştur.