033 - 14 Aralık 2001 Cuma | |
slm & slm Hanifcanlar "Ramazan Bayramı" Yukarı Bilimden ötesi yalandır. Çünkü "BİLİM" Allah kanunları=Sünnetullah'tır ve hiç şaşmaz. Yani son söz ALLAH yasaları olan fizik kurallarıdır. Maaş alan imamın arkasında namaz kılamaz, 5 vakit kılamaz, bayramda el öpmek için bekler. Hz. İbrahim "İki yeni ay arasında" oruç tutmuştur. Bu süre içine ister 28 ister 29 isterse 30 gün girsin, o ayın adı RamaDhana-sudra'dır (Arap takvimi denen şey aslında bir Hindiyye takvimidir). Ramazan bu gece tam 23:00'de İstanbul'u terk ediyor ve "Bayram" giriyor. Hz. İbrahim babamız Bayramı çok önemsedi ve kendisi "Dikte" ettirdi Rabbine... Ramazanı "Dünya hayatı" çilesine ve "Bayram"ı da Ahirete benzetti. 70 gün sonra da "Kabeyi" inşa edip, İLK tavafını yaptı. O inşaat DÖRT gün sürdü, onu da Bayram yaptı... Biz en eski dinin tüm kurallarını uyguluyoruz. İbrahim'in "Yasakladığı" günlerde oruç tutmanın bir alemi yok.. Adı üzerinde Bayram=Cennet günleri anlamında ve Cennet'te Oruç tutmak HARAM'dır. O halde Bayramda (Cennet'te) oruç tutulmaz. Bayram namazı da farz ve VACİB DEĞİLDİR... Sünnettir. Resulullah bunu Cenaze namazı gibi "Yarı secde=Rükunla kılmıştır". Cenaze namazı gibi bayram namazı da aslında namaz değil Resulullah işlerindendir (Affair anlamında, Almanca Affaeren,Türkçesi amel, hasenat vb.). "Allah'ın İŞİNE bak" der gibi... Bu da Resulullah işlerinden ve uygulamalarındandır. Sabah namazının FARZI yanında bayram "İşi" eline su dökemez elbette... Bayram namazının amacı (cenaze namazının amacı toplanıp defnemek) BAYRAMLAŞMAK, küskünlerin barış=selam’laşması. Büyüklerin hatırlanması, mezardaki büyüklerin de bunun yanında hatırlanmasıdır. En önemlisi de "KÜÇÜKLER" dir. Ramazan bayramı aslında ALLAH tarafından konmuş bir "23 NİSAN BAYRAMI"dır. Sevinç ve coşku çocuklaradır... Yetimlere... Kurban bayramıda öyle... Et yüzü görmeyen fakirlerin neredeyse bir aylık protein nevaleleri çıkıyor... Bayram namazı Vacib diye yutturulmuştur. Ancak NAMAZ değildir, rüku yeterlidir. Yani Cenaze namazında rüku ve secde yoktur. Bayram namazında da secde yoktur yerine rüku vardır. Hatta önünüzdekinin sırtında kılabilirsiniz. Önemli olan "Rüku edenlerle rüku etmek"ten ibarettir. Süfyani bayram namazına da el attı... VACİB dedi. Sadece "Gecenin bir yerinde kalkılıp kılınan ve DİLEK kipi ile farz edilmemiş olan Vitir Vacib'dir. Bayram namazı Vacib değildir (aslında namaz da değildir, bir tür cenaze namazı gibidir). Namaz değildir bir "Şükran Günü"nden ibarettir. Bu Şükran Gününü tüm İbrahim çocukları (İsmail ve İsrail soyu) uyguluyorlar. Onlar Hindi yiyorlar biz de bayram yemeği ve ikinci bayramda da bol bol et yemeği... Kurban da VACİB değildir (adarsanız Vacib=Vecibeli olur). Yahudiler Tavuk ve Hristiyanlar hindi "kurban" ederlerdi. Şükran günü o günlerin anısıdır. İşte o 7 bin yıllık Hz. İbrahim geleneğidir... Yani "ehli kitab ile bir çok şeyimiz temelde ap-aynı... Bayram ziyafetinizin, sahuruhuzun, iftarınızın bir Thanksgiving=Şükran Yemeği olduğunu bilerek hareket edersek daha evrenrsel oluruz. "Nur Suresi - Nur - Nur Üstüne Nur - Münir" Yukarı El-Selam Allah'ın adıdır öyle ki, ne güzel isimdir o... "Esselamül müheyminül..." iki YUMUŞAK ve BARIŞÇI ismidir. Ardından gelen ikisi ise SERT isimdir: "Azizül Cebbarül..." ve sonuncusu Mütekebbir... Bunların tümü Allah'ın adıdır. İSLAM'ı olduran=Es-Selam adıdır Rabbimizin... (AL-SALAAM). Verdiğiniz selamlar ve özellikle "Selam ve selam" dediğinizde inanılmaz bir matematik kurarsınız... Örneğin Nurün Ala Nur gibi. Bu da Allah'ın adıdır. Nurün ala Nur'da da bir cifirdir. Özellikle Âla şifresi bir CİFİRDİR. Ayın ve Lamelif ile yazılır. ÂL (Ayın ile yazılan âlem gibi) ikinci bir DİGİTAL tertiptir... Şöyle de diyebiliriz: A (Elif) =1, Ayn (o)=0 dır. Bu da bilinmeyen bir başka BİNEER seridir. Artık bilmek zamanı geldi... Bu Kur'an'ın LEVHİ MAHFUZ'a bağlantısıdır bilgisayardaki bir KAPI gibidir. Elif (A,E,İ,ü), Ayn= (O-Ö diye adlandılır. Elif genelde=I ile gösterilir. Ayn ise O ile gösterilir (Osman ve Ömer isimlerinden anımsayınız) ikisi arasında da SLAŞ işareti vardır. Böyle bir şey yazsam size ne çağrıştıracaktır? I/O... Yani mantık ve BUS devreleri. O Kur'an'da vardır. Biz Kur'an'a 1,0 ile bağlanıyoruz. Kur'an'da Levhi Mahfuz denen ana kitaba Elif/Ayn = I/O ile bağlanıyor. Arapça bilenler bilirler ki AL (1) ve LA (0) yazılabiliyor. Yani Lamelif = 0 kullanılabilir bir değerdir. Ama Ayn ile yazılan AL olmasına karşılık LA yoktur. (Lam-ayn harfi yoktur). Bu yüzden ayLam (âl) yazılabilir (âlim gibi). Ama tersi l-ayn yazılamıyor, çünkü SERİ kapı gerekli. Yani input-output mantık devreleri içinde Serial bir link aktarımı (İnsan-Kur'an-Levhi Mahfuz üçgeni). Böylece âl= Faz (Phasis, Phase) oluyor. GÖK=SEMA anlamına geliyor (Âlem bu demektir). Bunun tersi de ARZ=TOPRAK (Ground) anlamına geliyor. Örneğin Nur-35'de "Allah göklerin ve yerin nurudur" demektedir. Allah= AL(1)+LA(0)+ Hü idi. Hu= AL AW/WA LA yani Allah'ın ilk ve en büyük ismi azamıdır. AL=1 EW=Veya WE=Ve (or/And) LA=0 olduğundan, Allahü= 1,0 1 ve/veya 0 idi. Allah (yukarıda bineer kodladık) göklerin (Gök = Faz) ve yerin (Arz = Toprak) NUR'udur= Elektrik akımı MİSALİ'dir kendisi değildir elektrik değildir. Çünkü ikinci ayet diyor ki: "O'nun nurunun misali...." diye başlıyor... Nur 35: O'nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandil gibidir. O lamba bir billur içindedir; o billur da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da batıya da nisbet edilemeyen mübarek bir ağaçtan çıkan yağdan tutuşturulur. Yağı, nerdeyse, kendisine ateş değmese bile ışık verir. Nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruyla hidayete iletir. Allah insanlara misal verir; Allah her şeyi bilir. Allah => faz / toprak'ın AKIMIDIR dedim. Bunu anlattım ama bu akım NUR'dur. Oysa Nur=Sonsuz ve sonuşmaz intirsic enerji ötesi takyon enerjisidir. Ziya=Gün ışığı enerjisi =Işıma fotonlarıdır (Isı fotonları değildir). Fotonlar hem ışır ve ısı verir bir kısmı ise ışın bir kısmı ise sadece ısı (infrared gibi) yayınımı yaparlar. Bir kısım fotonlar da ZIMNİ'dir, yani sanal bozonlardır ışıma ve ısı vermezler, ALAN KUVVETİ olarak (Mıknatısın iğneyi çekmesindeki görünmeyen etki) olarak tasnif edilirler... “Ayı icinde bir nur”... Bunun anlamı şu: KUVVET ALANI FOTONLARI (Bozonlar=GÖK). Diğeri (Güneş) ise ısı-ışı veriyor yani FERMİON denen gözlenen algılanabilen ve ölçümlenebilen fotonlar. Nuh 16: Ve Ay’ı bunlar içinde bir nur yaptı ve Güneş’i bir kandil haline getirdi. Burada MİSAL verilmiştir. Ay (Kamer) için MÜNİR denmiştir. Kelime kökü N V R üçlüsü (Nur, Nevra, Münevver vb.) olmakla birlikte Kamer bir MÜNİR'dir. “Münir”... Bu NURLU diye çevriliyor, orada bir türetme eki NUR+LU yok ki! Münir’in 16. ayette 7 anlamı var. Ayın GÖRÜNMEZ bir yüzü olduğunu anlatmaya ve bunun Gün ışığı evrelerine göre görünebildiğini de anlatıyor. Benim amacım NUR ile MÜNİR'in farkını ortaya koymaktı. KTB kökünden meKTeB ile KiTaB aynı şey değiller ki... Biri okul, diğeri KaTiB mesela, sekreter demek... Sirac ve Züccac "Alimlere verilmiş iki misalden ibarettir". Sırça cam buradan geliyor. Bir de Züccac: Züccaciyeci bilirsiniz, kristal satar, kristal de CAM değildir. Camdan laser ışını elde edemezsiniz ama züccac=Kristalden Laser beam elde edebilirsiniz. MüNeVveR = Aydın demek, NURLU demektir. Münir "Dışarıdan aydınlatılmış" olandır içinden aydınlık gelen NEVRA'dır. Hepsi NUR'un türevidir. Ama farklı şeylerdir. KiTaBe başka kütüphane başka demek istiyorum. Felsefede de NUR tanımları var ama, ben hep Pozitif felsefeden yanayım onun için bilime çekiyorum sürekli olarak felsefeyi... Yani tasavvuf diye bize Edebali'nin Beyazıt'ı Bestami'nin yutturduklarını kaale almıyorum. Çok Yüftera=İftira yani Hadis gibi geliyor bana... Nar (4 temel kuvvet) şudur: Bir pil vardır giderek azalır ve biter (Tüm nefisler ölür, bu Enerji ve eşdeğeri olan Maddenin tutarıdır). NUR ise bir pil vardır doludur ama tükettikçe İKİ PİL olur o iki pil de tükendikçe DÖRT pil olur. "Rabbin orduları" olarak saf-safiyyun-Saffat budur. Dört ise sekiz olarak Multycopy olurlar (Arapça küsurlanmak anlamında TeKSiR olurlar). Ay'da NUR yok... Ay MÜNİR diye yazılı. Nur'u oraya ekleyen biziz (bizim cehaletimiz). Münir üzerinde çok uzun durmak gerekir. Allah göklerin ve yerin NUR'udur başka, En-Nur=Kamer Münir'dir BAŞKA BAŞKA şeylerdir. En-Nur En-Nar ve El-MÜNİR başka şeylerdir. Kelime NURAN'dır. Şöyle anlatayım. Allah'ın ismi El Âliyy ama Te önekiyle TeÂLa da yapabiliyorsun. Bir başka örnek Allah Kebir'dir, MüTeKeBbiR de diyebiliyorsun. Allah HAYY'dir, ama MuHYi= Hayat verendir. Kendisinin diri olması başka Muhyi=Hayat vermesi başka. Allah El Ğaniyy=Çok zengindir, ama MuĞNİy=Zengin edendir. Başka bir örnek daha: Allah Halık'tır, yaratıcıdır. Bunu HALLAK diye de yazabiliyorsun. Allah El Hadii=Doğruya ileticidir ama El Hadii gibi HUDA da aynı anlamda Allah'ımızın ismidir. Halık Hallak, Hadii Huda HEP AYNI ŞEYLERDİR. Nur ve Nuran ise farklı... Muhyi gibi Muğni gibi Münir'dir (Nuran'dır yani). Muhyi hayat verirken bizlere HAYY olan zatı ise KENDİNDEN DİRİDİR. Bunun gibi Allah Kim ve/veya KAYYUM'dur. KAİM-İkame edicidir ve/veya KAYYUM'dur. Mutlak (Itlak) ile Relativ (Nazari) zaten Kur'an'daki iki önemli kelime eve MİSAL İLMİNDEN (İlMiAlem) iki kapıdır. Allah (Kodladık bineer yazdık), göklerin (Faz=Elektrik) ve yerin (Toprak ve nötr) NUR'udur. Onun NUR'unun misali... Burada NUR bir parantez açıyor ve ondan sonraki ifadeleri BOŞ CÜMLE olarak (..........) koyuyor. Cümleyi de O nur üstüne nur'dur diye kapatıyor. Nur=Kapa parantez Ala=(I/O) ÜSSÜ Nur (Nur üssü nur yani sonuşmaz enerji...). NUR'ün Ala Nur bu demektir. Aynı zamanda Allah'ın adı NUR ÜSSÜ NUR'dur. El-Nur yanlıştır. Çünkü: "Allah göklerin ve yerin nurudur” derken Allah NUR'dur demiyor, Göklerin ve yerin aydınlatıcısıdır diyor. Yani Lambam var ama lambam BEN demek değildir. Lambadaki ışımayı veren KAYNAK yani Nurün Ala Nur ALLAH'TIR. Nuran=Ay'daki Münir de ALLAH değildir. Melekler ve RUH' da NUR'DAN yaratılmıştır VE HAŞA ALLAH DEMEK DEĞİLDİR. Artık o Esmaül Hüsna diye size yutturulan kitaplara itibar etmeyin, yüz vermeyin. Allah'ın 114 ismi vardır, tesbih satacağız diye 99 yapmanın bir alemi yok. Allah'ın Serial işlem kapısı da Allah'ın ismi değil midir? SERİUL HISAP, SERİal bir kapı değil midir? Ama 99 isim arasında YOK? Niçin? Çünkü Hadis var Ayıp olur: "Allah'ın yüzden bir eksik güzel isimleri vardır, kim bunları öğrenirse, sorgusuz Cennet'e gider". Aynı kişilerin şöyle bir hadisi daha var: "Kim bir kertenkele öldürür ise on büyük günahı silinir, on büyük sevab yazılır" AYNI KİŞİLER böyle söylüyor. Kuralım bir kertenkele çiftliği, parası olan gelsin bin tane satın alıp öldürsün, onbin büyük günahı silir, onbin tane de büyük sevab yazılır. Kara köpekleri de öldürecek miyiz? Kehf'in mağarasını bekleyen köpek kıtmir=KARABAŞ idi. Onu da öldürelim (Sudan, Nilot ve Eritre Gallice dillerinde kıtmir kara seccade, kara post demektir). Demek ki karapostlu her köpeği öldürelim. Buna ehlisünnet vel cemaat mezhebimiz Şafiiler dünden razı... Onlar köpeğin olduğu yerde domuz ya da lağım varmış gibi oluyorlar. Şiilikte de Tavşan nefret nedenidir. Tavşan hiç konuşmaz ses çıkaramaz (hançeresi yoktur). O gün dile gelmiş(!) Yezid'e "Hüseyin burada saklanıyor" demiş. Kahrolsun tüm köpekler ve tavşanlar, yaşasın cehalet. Kahrolsun kertenkeleler yaşasın bilgisizlik... DİN BU. Allah indindeki ÇİRKİN DİNLER BUNLAR. Bir ekleme daha Sami-Hami dilleri (Sudan, Eritre, Cibuti, Affar, İsar gallic Amhari, Habeş dilleri vb. Sami dillerinin en yakın akrabasıdır. O yüzden berberice Tuaregçe bilenler kolayca arapçayı öğrenmişlerdir. Araplaşmışlardır. Bu Türkçemiz ile Yakut (Saha) Türkçesi arasındaki benzerlik gibidir: Enneyassan=Sen ne yapıyorsun? Mesela Hami dillerinde ŞAR=EŞARP KOMİR (Hımar) SAÇ DEMEK. Nur 31'i yazalım şimdi: Mümin kadınlara de ki... Bi humurihinne=ÖRTÜLERİNİ...mi? Yoksa SAÇLARINI mı? göğüslerine kadar uzatsınlar. Berberice, Yukarı Nil dillerinde ve tüm Etyopya ve somali de Hımar=Mısır püskülü demektir... Alın tepe tepe kullanın şimdi bunları... Ama ben bana başörtüsü ile ilgili soru sorana HA-VET demekteyim. "Hocam örtünelim mi?"... "Evet bacım örtünün". Bir başka mesture şöyle soruyor: "Hocam Kur'an'a göre örtünmeli miyim?"... Yanıtım “HA-VET”. Neden? Çünkü KUR'AN dedi, yani ALLAH'a göre sordu, Müslümanlara GÖRE sormadı... Bu Ha-vet'lerime gıcık oluyorsunuz biliyorum ama onun da bir matematiği var dikkat edin!!! HA=O aradaki tire(-) =/ ve VET=I yani sağdan sola yazarsanız HA/VET=I/O. Bunun bile matematiğini kullanıyorum farkında mısınız? "Sıratal Müstakiym" Yukarı Sizi ninnilerle uyutanları bugün yargılıyoruz... Onların kabahatini size tarihi borcunu gidermeye çalışıyorum, açığı kapamaya çalışıyorum. Allah'tan da bir 50 sene ikram geldi. Onun için tüm sır kapılarını görülmemiş biçimde İLK ve TEK olarak size şu Haber Grubumuza yazıyorum. "Tarih yazılıyor" derken bu iddialı bir laf değildi. DOSDOĞRUYDU. Biz bir milat/Millennium içinde TARİH yazıyoruz şu anda... Hiçbir Kur'an mealinden veya piyasa kitaplarından, Web hadislerinden bulamayacağımız bir ZIDNİ İLMİ yağıyor farkında mısınız? İnsan aklı EVRENDEN geniş. Süper uzaydan (yüztrilyonnlarca evrenden) de geniştir. Ta Cennetlere tadar uzanmasaydı Allah'ımız "Cenneti sayısız bin ayet ile niye anlatsındı. Neden nehirler başyukarı aksın? Neden insanın üçüncü cinsi olan HURİ anlatılsın? Allah NURUNU henüz tamamlamadı ama TAMAMLAYACAKTIR. Ayet böyle diyor.. . Bu Allah'ın bir eksikliği-haşa-anlamında değil. Sonsuz ihtimalli yani sonsuz yüzlü bir ZAR var. Bunun tüm ihtimallerini-olasılıklarını tamamladı. Bu zardan SONSUZ kez atıldı (bir kez değil). Bunu da tamamladı. Bu sonsuz yüzeyli sonsuz zardan da SONSUZ TANE var... Allah şimdi bunu tamamlıyor... ve o gün adı kıyamet. O gün tüm ihtimaller bitmiş, karanlıkta bir tek ihtimal (Sonsuzda-bir=Külli Şey’in noktalarını anımsayın ve bir de ELİF noktalarını kitabımdan bir daha okursunuz) kalmamış ve NUR'u tamamlanmış olduğu günün adı Kıyamettir... O gün hiç bir şey (Bu bir kağıdı yakmak gibi, ortada kül var kağıt yok, yazılanlar da kül olmuş) kalmamış tek bir şey var: Yaratmadan önce de öyleydi. Adı EL evveli idi. Aynı isim şimdi Muahhir (Muahhar Ahir en sonuncu) olarak TERSYÜZ olmuştur. Muahhir isminin de I/O çifti, El Wahid/Ehad ile El Kahhar'dır. Sadece zatı kalmıştır ve nurunu tamamladığından, her pil ikiye dörde yüz milyara... katlandığından ve evrende nur denen pil sonsuz olarak tamamlandığında Allah bize sorar: "Bugün Mülk kimindir?" Yanıtı kendinden hazır bir soru: "Bugün mülk Wahidün Kahhar olan ALLAH'ındır". İşte bu ALLAH sözü ile birlikte Sur üfürülür. O gün birbirimize slm & slm deriz, barış deriz. Barışık olmayan o zalimler de "Eyvah bize" derler Hanifcanlar... Kestirme yol vardır ve adı Sıratal Müstakıym'dir ama Allah indindeki EN GÜZEL DİN ile. Allah indinde dinler içinde en güzelinin adını da Allah bildirmiş. Allah indindeki tek güzel din=Sıratal Müstakiym'dir. Sıratal Müstakiym'i bir KARE halı ile anlatmıştım. Elimizde diyelim ki 8 metrekare bir halı var. Bu halı bir iki adımdır ve altında ise CEHENNEM vardır (Herkes cehennemi hissedecektir). Eğer KİŞİSEL olarak yükümüz ağır ise bu halı esner ve uzar. Yani yine 16 metrekaredir ama bir kenarı 4 metre değildir. İki metre eni ve 8 metre boyu olur. Altındaki cehennemin çılgın alevleri iki yandan sarar bu köprüyü, yol daha uzundur ve daha çok alev yalar insanı... Biraz daha ağır günah yükü olan içinise halı bir metre eninde 16 metre boyunda bir yolluk, uzun bir köprü olur. Sonra yarım metreye 32 metre boyunda olur... En sonunda halının İPLİĞİ kalır ve bu iplik 1 günde (1 gün=Bin yıl) katedilecek kadar uzar gider... O kılıçtan keskin ve kıldan incedir ve eğer o iplik DEVE iğne deliğinden geçmedikçe sizi CENNET kapısına ulaştırmaz. Cehenneme gidecek olan, belirli bir noktaya geldi mi kendi makamını içeren aşağıdaki İZDÜŞÜMÜ bölgeye düşer. Allah sizin SECCADENİZİ 4 metre boyunda İNŞA etsin, dört adımda geçersiniz inşaallah. İp cambazı olmamıza gerek kalmasın diye çok tövbe edelim Hanifcanlar. Her tevbe DÜNÜ siler. Hergün bir Hanif yeniden doğar ve SABİİYE dinindendir, çocuktur, masumdur. Adem de ÇOCUK idi unutmayalım. Doğdu kocaman bir çocuk idi. "Hamır- Hınzır - Alkollü İçki-Domuz" Yukarı Domuz eti yiyerek ve "HELALDİR" dersen dinden çıkarsın. Bilerek ya da bilmeyerek yersen ve yaptığım günahtır dersen ve tevbe ile geri dönersen affolursun. Domuz eti yiyerek namaz kılabilirsin (tavsiye etmem haramdır). Namazını "Helal demediğin sürece" bozmaz. Günahını bile bile namaz kılabilirsin, orucu da açabilirsin (ama HARAMDIR). İçki içmek HARAM değildir... Zararı faydasını aştığında otomatikman şeytan pisliği olur (Salyaların akmaya başlar, hatta kusarsın, adımların şaşırır, dilin peltekleşir meramını anlatamazsın, çift/şaşı görürsün vb.). İşte bu ŞEYTAN PİSLİĞİDİR. Sen İÇKİLİ değilsin daha ötesinde SAKİR=ESRİK SARHOŞ, ALKOL ZEHİRLENMESİ alametleri içindesindir... İçkiliyken namaz kılabilirsin. (Namaz vakitli ve non-stop hatta kaş-göz imasıyla kılınması emredilmiş yırtırı olmayan kaçınılmaz ve olmazsa olmaz bir ibadaettir. İçkili olmak bile namaza BAHANE ve mazeret değildir. İçkiliyken namaz kılabilirsin Ammavelakin... Eğer Sakir isen NAMAZA YAKLAŞMAYIN ilahi emri gereği uzak durmalısın. Allah bir defada dileseydi İÇKİ HARAM derdi. Bizden korktu çekindi mi Haşa? Domuzu bir kerede HARAM etmiş. İçkinin damlasını bile haram edebilirdi ama etmemiş... NİYE Kİ? Sır burada işte... Her şey... Patates'in yarısı alkol. Üzümün dörtte üçü, portakalın bir o kadarı. Elma ispirto malzemesidir. Salatalık sütü Etil Alkolü ailesindendir ve gözlere özellikle derinin gerilmesine çok iyi bir dinlendiricidir. 7 kilo üzüm yiyen SAKİR olur ve evine KÜFE ile gider. Sirke BOZULMUŞ hava almış bir şaraptır ve sünnettir. Resulullah sirkesiz hiç bir çorba ve salatayı yemedi. "Onda faydalar olmakla birlikte (şaşarsanız, taşarsanız) pisliktir" diyor ayet. Sirke şarap fabrikalarında imal edilir. Şarap yapılır önce, sonra bozulmuş gibi hava aldırılır ve iğrenç bir şarap olur. Sonra rafine edilir ve tuzruhu işleminden geçirilerek şarap içindeki doğal sirke asidi çoğaltılır ve sonra da gurme masalarımızda elma ya da üzüm sirkesi diye boy gösterir. Piyaz olsun hatta poğaça kurabiye olsun sirkesiz olmaz... Annelere-hanımlara söyleyin iki cins poğaçayı aynı anda yapsınlar... Birine yarımbardak sirke konulsun diğeri de düz olsun, farkı farkedin... Üstelik fırına girdiği anda sirke yeniden şaraplaşıyor... Sirkenin tuzunu gidererek yeniden şarap yapılabilir. Bir de siyerleri ve Hadisleri okuyun şaşın SİRKE üzerine 61 hadis var. Adeta Resulullah'a doping verdiği söyleniyor. Bitlenmeyi önleyen de sirkeymiş ilk dönemlerde. Bit yavruları (yavşakları) Sirke-şarap ortamında yumurtadan çıkmayıp kuruyorlarmış (ben denemedim ama, yumurtalarına SİRKE denmesi de boş değil herhalde). Sarhoşluk "Şeytan pisliğiyle" cezalandırılır. Dilin ağzına sığmaz, kulakların uğuldar, beynin zonklar, karaciğer yüzünden her tarafın şişer, sabah ters kalkarsın. Bir de içini yakar, sızarsın ki iyi bir uyku değildir. Sızmada "Uykudaki programlama ve düş görme" iptal olunur. Helal olan sevab, haram olan günahtır. Bunun dışında "Kaçının kerahetlerdendir, ikrah edici ve ikrah ettiricidir. Hüküm böyle Kur'an'da (ben sadece Kur'an ne derse onu yazarım). Haram=Harrame, Hurrama deseydi onu yazardım. Mesela ben ne zaman içerim... İki düzine misafir-sohbet gün biter gece başlar ve artık başım çatlıyordur... Bu aspirinlik falan da değildir. Alırım 50 ya da 75 ccl (her zaman değil... En son Ramazandan önce içmiştim). İnsan kendini test etmeli. Şu da bir keramettir ki, beyni çok faal olan insanlara kilosu bile vız geliyor, içtiğinin farkında olmuyor. Ben size ikiyüzlülük yapamam içiyorsam içiyorumdur. Az içiyorsam az içiyorumdur. DÜRÜST olmak Hanifliğin İLK ilkesidir. Yani riya yapmam asla... Riya=Münafıklıktır. Göründüğü gibi olmayan olduğu gibi görünmeyen ikiyüzlüdür. Münafıklık ise kafirlikten aşağılıktır ve Cehennemin dibi bunlara ayrılmıştır. Kafir olan karşında ve "MERTÇE" düşmanındır, bilirsin, tanırsın uzak durursun. "Yalan Söylemek" Yukarı Ya arkandan HANÇERLEYENİ?... Ebu Süfyan'ları? Öyle bir Hançer ki adam bir saplıyor ucu 1400 küsur sene sonra iki milyar müslümanın ölmesine kadar dayanıyor. Ne hançermiş bu? Mehdi'nin olma nedeni.... Sophian=Sofu softa. Onun için Sufî kelimesini bile kullanmıyorum (tasavvufçu demek) onun yerine kendime “Derviş” diyorum (Çünkü İslamın bir tasavvufu vardır ama Bestami’ninki, Hallacınki değil). Evet ben bir melami Dervişiyim. Bu bir tarikat falan değil... "Tüm suç bende" demekten ibaret... Bana yolda biri kasten çarpsa bile "Pardon" diyen daima benimdir. O bir uyarıdır. Mutlaka bir kabahatim vardır derim. Hz. İsa da Melami idi (Hristiyanlar kendilerine Melanie derler aynı anlamda...). Ama sakın benim böyle bir kişisel tercihilm var diye gidip melami olmayın, Haniflik içinde bir şart falan değildir. Sadece tevazuyu vevicdan içi kendinizle hesaplaşmayı çok iyi sağlıyor. Yatmadan önce "Bugün Allah için ne yaptım? Kaç beyaz ya da kara yalan söyledim? Sevmediğim kişilere zoraki gülümsedim, vb.". Bunlar artık yatma öncesi benim salaklıklarımdır. Günde yaklaşık 20 yalan söylüyorum. Komşum geliyor ama kapının ağzında duruyor, kapı açık ayaz buz gibi ev soğuyor. İçeri de gelmiyor kapı ağzında yarım saat muhabbet. İçimden "Git artık" diyorum ama bana "Sizin zamanınızı aldım, ayakta tuttum" dediğinde, "Aman rica ederim komşum, ne demek her zaman başınız sıkıştığında gelin" diyorum bu beyaz bir yalan. Ama yalan işte... Evrende en az yalan söyleyen Hz. İbrahim idi... Kur'an'da üç yalanı da var... Kur'an'da bize 10 yalan CAİZDİR. Nefsini kurtarmak için ve iki dargını (Karı-koca gibi) dilediğin kadar yalan söyleyebiliyorsun. Eğer zulüm göreceksen "Müslüman olduğunu inkar edip, Allah'ı da inkar etmene " izin veriyor Allah... (Kalbin inkar etmiyor ya? Allah kalbini sadrında olanı bilmiyor mu?) Ama şu doğru: Hanifler EN AZ YALAN SÖYLEYEN topluluktur... Günde söylediğiniz yalan üçü geçmesin aman dikkat. İnsan kendine yalan söyleyebilir, bunun KİMSEYE zararı yoktur ama başkasına dokunan yalan (Kezb ve iftira, ğıybet, dedikodu vb.) işte o çok kötü. "Bilim" Yukarı Aslan ormanların kralıdır ve onu ne öldürür bilir misiniz? AÇLIK. Çünkü dişleri dökülür, aç kalır ve bir şey yiyemediği için zayıf bitkin düşer. O haliyle onu çakallar, hatta karıncalar yer bitirir. Akbabalar da geri kalmazlar. Aslan Canlı iken kıtır kıtır koparılarak yenir... İşte Aslan'ın ölümü ve nedeni de baytar veteriner olmayışı, takma diş takılmayışı... BİLGİ DE KALİTE ve HEYECAN (Allah korkusu kendini heyecanla ve huşu ile belli eder) olduğu sürece ilahi bir tiryakiliktir. Hızır'dan bir söz: "Şu huri kızları" diyor "Bilimden de mi Güzel ey Mevlam?" ve yanıtlıyor: "Ya Rabbi beni affet, Huri kızlarını bilim gibi bir şampiyon ile bir tutmaya kalktım". Bilgi ile paylaşılır, ben yoksulum ve benim zekatım sadece bilimi paylaşmaktır. İstesem çalgım elimde en lüks gazinolarda en iyi parayı kazanırım ama yapmıyorum işte... TV'ye bile ayaklarım geri geri gidiyor. Popüler-popülist olmayı sevmiyorum, gerçek bir melamiyim. İLHAM hep Kur'an denen Kelamullah'tandır. Bunlar beylik ve riyakar konuşmalar değil... Bunlar hissedilir, sevgiyle dokunur. Kalem ve yazdıklarına andolsun diye de...kitaplarıma yansır. Sevgiyi koklarsın orada... Ve bilimin aydınlığıyla bu Hans Aiberg'in dünyasına girersin... Herşey ap-açıktır, herşeye yanıt vardır o eserlerde... Ama Hans aiberg açık olmayabilir... Çünkü ben zorunlu bir HA/VET'im. Bu kişisel yanımdır ve kişisel de değildir... Çağlara yayılmıştır. İnsanlığın malıdır benim kişiselliğim. Bana ben bile fazlayımdır, çünkü ben herkesinim. Ha/vet edecek/etti, 53 yılı kurtardık. Bilime özellikle biyoloji ve matematiğe de 14 yeni dal ekleyeceğim inşaallah... 52 yılmış hesapladım... Artık yıllarıyla 57 oluyor. İnşaallah bu 14 bilim dalı ile bir 57 yıl daha katederiz. "Tarihin Değiştirilmesi" Yukarı Adel (Adler)’in hakkı yendi, MIB kurbanı oldu. ADİL idi. Annesinin de adı Adaleid (Adalet) idi... Adela=Adile idi. Şimdi zaman boşluğunda bir yerdeler. Sanal alemde kaybolmuş data'larımız uçmuş bilgilerimiz gibi. İDRİS 'in kanalında, yüce bir makama açılan bir zaman boşluğunda... Oysa Amerika'yı ele geçirmişti. Koskoca kıtayı Anglo-Sakson ve İspanyol olarak ikiye bölmüş iki devlet yapmıştı. Orta-Asya'yı Bering denizine kadar Turan'a vermiş, Türk'ü Alaska'dan Amerika'ya komşu yapmıştı. Ural dağlarına kadar tüm Sibirya'yı da Fin-Macarlara vermişti. Arapların tümü bir devlet ve Afrikanın kuzeyi de onlarındı... Arap böyle Arap olmamıştı... Fas'tan Basra körfezine kadar koca bir konfederasyon, Afrika'nın altında kalan ise tek bir devlet. Ne güzeldi o "Yaşanmış ama yaşanmamış olmuş" MEHDİ dünyası. Yazık 309 yılını yediler insanlığın. Adler gibi biri daha gelecek üç asır sonra... Gelecek kontrol altında ama İŞ ÇOK UZAMIŞ oldu. Hanif öldürmez... Hanif "BİLİMİ" sunar ve böylece ÖLDÜRÜR. Sen yaşarsın o cinayet şebekesi de ÖLÜR. MIB'i öldürmek çok kolaydır. Tarihi OLUMLU değiştirirsen, MIB Hızır'ın öldürdüğü çocuk gibi YOK olur. Adler de HİÇ YAŞANMAMIŞ gibi HA/VET gibi hem var hem yok yaşadı/yaşamadı. Schrödinger'in ünlü kedisi bu işte... Bileniniz bilir bu kediyi... Alias Olof Adler gitti, Alois Hiedler (Hitlerin babası) geldi... Tüm K.M. Allein (Carlos Muhammed Allende)lerin adlarının başında ALİAS vardır. Şimdi Carlos Allende diye yazsanız bulursunuz tamamının Alias olduğunu. Alois ise iğrenç olan karşı park/pakt (Öteki bahçe). Bunları da konuşmalıydık belki de... İsimsiz kahramanlarla dolu aslında Tarih... "Nikola Tesla - Zig-Zag" Yukarı TESLA mesela... TV'yi bulan tek kişi... Ama onun adı yok başka bir yığın ad-isim var onun yerine... Ampul=Edison... Haydi canım sen de... Katot tüpü, TV tüpü, likid kristal, remote control, bobinler, alternatörler, transformatörler (elektrik santralleri), alternatif akım, TV cihazının ta kendisi. Ben Magnetron’u buldum. Çabuk yemek pişiriyor, 2 ile 10 dakikada... Ama ben iki saniyede biftek pişiren teknolojiyi de bir fuarda sundum. Teslanın çalışmaları neden tekrarlanamıyor? Böyle bir şey işte... O cihazı benden başka kimse çalıştıramıyor. Bir gitardan 200 değişik ses gelir mi? Var elimde ve benden başkası da çalamıyor, imal edemiyor... Hepimiz birer minik Tesla'yız aslında. Herkes bir diğerinden bir konuda üstündür, bir konuda da gizemlidir. Her nefs/insan bir başka kitaptır. Bu iş böyledir işte... Biz KÜLLİ bir nefsin ve RUH'un yüzmilyarlarca insan ve canlıya bölünmüş ŞUBELERİYİZ dostlar. Adlarımız ise ben, ben o. Ama aldanmayın. Asıl adımız BİZ iyi de biz, siz onlar da var... Mesela melekler falan... Onları da içine alan sistemin adı şu: BİZLER. Allah ne diyor? İnna=Biz+LER... "Zikri BİZ+LER indirdik, onu korumak da BİZLERİN işidir". Şu BİZ değil de BİZLERİN sırrı nedir ki? Kaç Allah var diye düşünmemek gerekir. 1 ve 0 ikisi BİZDİR. Yaratan ve yaratılan (Halik ile Mahluk, Hallak ile H=alk) BİZLER'dir. Enel Hak=Ben Allah'ım dememek için İnnel Fil Hakika dememiz gerekir. “Ben yokum biz varız”dan öte BİZLER varız... Bencillik yok HANİFin işi SENCİLLİKTİR. Alıcı değil VERİCİ'dir Hanif. Bir kez değil İKİ KEZ SELAM (Barış) dileği verir. Selam ve Selam der Sabıkun'da... Bir aşağıdakiler de "Selamün aleyküm" derler. Bu böyle ayırt edilmiş. Ayırdeden de KUR'AN. Hanif Selam vesselam der... Nurün ala nur der. İslam tek selam, Haniflik ise KATMERLİ zıdni selam'dır: Selam vel Selam! İKİ KEZ BARIŞ, İKİ KEZ İSLAM, İKİ KEZ İMAN (Ey iman edenler iman ediniz). Böylece duble yaşamalı Hanif... Ve slm & slm Hanifcanlar, hayırlı bayramlar. Selam BİZLERE. "Kur’an’ı Sevmek - Kur’an Okumak" Yukarı Kur'an'ı böyle sevmeniz çok hoşuna gidiyor yaratanımın ve bizlerin. Kur'an size DİREKT geliyor. Aracısız, katıksız İNDİĞİ gibi... Siz bu Kur'an'ı yıllardır özlüyordunuz... Kur'an BUYDU işte... I/O ' su bile vardı... Kur'an'ı izleyin. Bizim kanalda (Hanif bizlerin kanalıdır) kalın. Allah bizleri Ahiret ve güzel mekanlarında komşu etsin ki ebediyen söyleşelim. Orada da Kur'an'ı bitiremeyeceğiz... Denizler mürekkep olsa.... EBEDİYEN KUR'AN BİTMEZ... Zaten Levhi Mahfuz EBEDİ bir KUR'AN'IN ADIDIR... Orada dirildikten sonraki diyelim ki yüz kentrilyon yıl sonraki "Cennette" yediğin meyvenin TANIMI var. Kur'an bitmez, o Levhi Mahfuz'dan indirilmiş şanı yüce sayfalardadır. Levhi mahfuz'un ömrü ise SONSUZ'dur... Kur'an SONSUZDUR... ALLAH'IN KELAMIDIR ve o asla susmaz... Çünkü ALLAH HAYYÜLKAYYUM DİRİDİR. Kelamı da vardır... Ebedi Mütekellimdir ve Kur'an bitmez... Onu size ihanet içindeki tercümelere bakmayın. Kur'an ÇOK BAMBAŞKA bir kitaptır ve ebedi dosttur. O Kabirimizdeki YEGANE arkadaşımızdır, en sevdiğiniz kişinin hologramında o sizinle birlikte olacaktır. Kur'an'ı çok sevin. O Arkadaştır ve CANLIDIR. Çünkü O RUH'tur. Melekler ve RUH derken işte bu RUH Kur'an'dır. Kur'an sizin arkadaşınızdır. Onu size başucu kitabı olarak emanet ediyorum... Sarıp sarmalayıp yukarılara kaldırmayın... Sarılın ve yatın. Gece ola ki/umulur ki KALKIP okuyasınız gelir. Kendinizi bu güzellikten menetmeyin... Onu muska gibi sarıp sarmayamayın, bohça-poğaça yapmayın. Kur'an A Ç I K bir kitaptır, hatta AP-AÇIKTIR. O halde onu açık tutun ki OKU'yasınız... 7 kat muşambadan çıkarıp okuyamazsınız üşenirsiniz... Güsul abdestiniz varsa Kur'an size en iyi arkadaştır. Gerçek ve tüzel bir KİŞDİR. Konuşur, vefalıdır, şifacıdır. Kötü kulundan davacı olur, Allah'a şikayet eder ve "Yarabbi bu ümmet beni yalnız bıraktı" der... Bu demektir ki Kur'an siz ve Hans kadar "ARKADAŞ"tır. Kağıt-defter matbu falan değildir. Kur'an'ı hafızlarımız gibi okumayın. Kur'an'ı KUR'AN DİYE okuyun. Çünkü ilahi buyruk diyor ki: "OKU"yun. OKU'yun... Yanüstü sırtüstü, yüzüstü, yerde halının üzerine koyup okuyun. Ben böyle yapıyorum... Rahle'de değil... Yoruldukça uzanıyor ve okuyorum... Onun hepimizin kalbinde ve kabrinde aydınlık olmasını diliyorum. CANIM ARKADAŞIM SEVGİLİ KUR'AN arkadaşımız... | |
Geri Dön Yukarı |