057 - 10 Şubat 2002 Pazar

Selam ve Selam Hanifcandaşlar,


“Tarık Suresi” Yukarı

Tarık Suresi:

5. Onun için insan neden yaratıldığına bir baksın.
6. Atılan bir sudan yaratıldı.

Bu atılan su bildiğimiz "ÜREME" biçimi, ama bilmediğimiz ÇOK ÖZEL bir üreme biçimi daha var:

7. O su, erkeğin sulbü ile kadının göğüs kemikleri arasından çıkar.

Orada erkeğin OMURGASI ile kadının KABURGASI yazılı ve SU ile ilgisi de yok. Su burada "Arş'ın altındaki su" anlamında, yani “etheric”. “Sulb” hep "belkemiği" gibi algılanmış, "bel" denmiş. Arapça (Kureyşçe) kaamuslar sizi yanıltmasın, Arabist düşünmek zorunda değiliz.

Şimdi ne demek istediğimi anlamak için önemli ipucu var: Cebrail Meryem'in nasıl "hamile" kalmasını sağladı? Ayetleri anımsayınız. Babasız bir İsa... Anne ise nasıl hamile kalabilir? Bu bizi "kadının genital olmayan" göğüs kafesine götürecek. İsa ve benzerleri çok ender kimseler. YYx ve YYy formatı üzerine doğarlar. Havva'nın kızı ÜST modülde oğlu ise bildiğimiz rahimde idi. İsa 9 ay gibi bir sürede değil, "BİRDEN" gelişti. Yani Meryem suya giderken bakireydi. Dönüşte tamamen hamileydi. Ertesi gün ise bir palmiye ağacına tutunup doğum yaptı. Bu oluşum dış uzayda ve iç uzayda farklı takvim gösterir. Mesela mağara sandığımız KEHF, bir "Kaburga kafesi"dir. Kozmik bir Rahim. KEHF=DİŞİNİN GÖĞÜS KAFESİ. Bir de RAKİM var. Rakim'i "Bir dikilitaş, kitabe” diye tercüme ediyorlar... Şimdi işin kozmik sırrına girelim:

KEHF=DİŞİNİN GÖĞÜS KAFESİ, RAKİM=ERKEĞİN BELKEMİĞİ, KEHF=MAĞARA=KABURGA İÇİNDEKİ BOŞLUK, RAKİM=OMURGA=BELKEMİĞİ. Kehf=Dişi, Rakim=Erkek...

7. O su, erkeğin sulbü ile kadının göğüs kemikleri arasından çıkar.

Burada genital bir organdan söz edilmiyor. Kaburga kemikleri arasından çıkar diyor yani buna neredeyse üst solunum yolları da dahil. ÜSTTEKİ bir bölümden söz ediliyor. İnsanın en büyük boşluğu GÖĞÜS KAFESİ değil midir? Göğüs kafesi NEYİN üzerine BİNA edilmiştir? Yani kaburga tarakları nereye raptedilir? Belkemiğinin... İşte bu bir dişi ve erkek koalisyonudur.

Bir tek günde hamilelik olur mu? Kehf (mağara) ehli 309 yılı 8 saatte aldılar. Buna göre 10 ay ne kadar zamanda alınır? 1.2 dakika... Ve bizler de mahşerde böyle "OT BİTER GİBİ" yeniden yaratılacağız. Ölüm-kıyamet ve yeniden yaratılış bu kadar sürer.

Şimdiki doğumumuz ve tüm evrenin ömrü, "Bugün mülk kimindir?" diyen Rabb’imizin TEK kaldığı o dönem ve de ardından mahşer saksısından yaratılışımız hepsi bu sure kadardır.


“Şehitlik” Yukarı

Kur'an'da tüm DETAYLAR VARDIR, HERŞEY MEVCUTTUR. Kur'an'ın bir çok adından biri de İLİM 'dir, biliyorsunuz. O halde süfyanistlerin tersine ve Allah'ın doğrultusunda, Kur'an aynı zamanda bir İLİM kitabıdır ve HİKMET kitabıdır. Dolayısıyla 7 anlamı (Sebul Mesani) ve salt matematiği ve de hologramı vardır. Kur'an tamamen CPT yasalarıyla (Simetri-parite-zaman) anlatıldığından FİZİĞİ de vardır.

T=Time paritesi inanılmaz derecede önemlidir. DEHR=Teğet zaman (Hızır), SUDD (Sed=Karneyn) KİRİŞ zaman, gibi CPT simetrilerini vermiştim hatırlanırsa... Mağarada geçen zaman CP+T simetrisiyle anlatılıyor. Hızır-Musa-Yuşa olayı da aynı pariteyle anlatılıyor. Meryem'in hamileliği ve İsa'nın özelliği de aynı biçimde anlatılıyor. Zaten KEHF suresinin en başlarında "Hz. İsa ile ilgili çok önemli bir ayet var. Biliyorsunuz ki, KEHF suresinin tamamı ZAMAN YOLCULUĞU üzerine kuruludur. İSA da zaman yolcusudur.

Kehf Suresi:

1. Hamd o Allah'a ki, kuluna Kitap'ı, kendisinde hiçbir eğiklik ve çelişme yapmaksızın indirdi.
2. Katından dosdoğru gelen açık bir söz olarak indirdi onu. Ki, zorlu bir iş ve oluş konusunda uyarsın ve barışa yönelik hayırlı ameller sergileyen müminlere, kendileri için güzel bir ödül öngörüldüğünü muştulasın...
3. Onlar, o hal üzere sonsuza dek kalıcıdırlar.
4. Ve "Allah bir çocuk edindi" diyenleri uyarsın diye indirdi onu.
5. Ona ilişkin ne kendilerinin bir ilmi vardır ne de atalarının. Söz olarak ne büyüktür ağızlarından çıkıveren! Onlar bir yalandan başka şey söylemiyorlar.

Birinci ayet şunu anlatıyor: Levhi Mahfuz'dan bir MATRİSS (Rakim) ve bundan bir MATRİKS (Kehf) indiriliyor. İkinci ayet ise “batıni” olarak "ŞEHİDLİĞİ" yani KEHF içinde yüzyılları aşan ALLAH ASKERLERİNİ anlatıyor. Şehitler KEHF içinde diridirler/ölümsüzdürler, zamanları mutlak olarak durmuştur. Ancak Allah dilerse yeniden BLOK ZAMANDAN çıkarak bir DEHR ya da Karneyn'e girerler, ya da bunun tersine düşmanlar "BLOK ZAMANA" alınır ve 309 yıl sonraya postalanırlar (Çanakkale’de kaybolan İngiliz alayı gibi... Bermuda'da kaybolanlar gibi kimi de günahsızdır).

Tüm bu uzay-zamanda yürüyümler kısa bir andır, yani bir mağarada (Kurşuni hiçlik) 8 saat kadar bir uyku süresi vardır. Sonra o mağaradan çıkılır, bir bakarsınız ki 3 asır geçmiş. Artık çağınıza dönemezsiniz. Bermuda ya da İngiliz Alayı her ikisi de kaybolduktan sekiz saat sonra 3 asır sonraya geçmişlerdir. Sizlerin torunlarınızın torunları onları (büyük büyük dedelerini) karşılarlar ve yeni hayatlarına hazırlarlar.

ŞEHİTLİK... İkinci ayetin anlamı o. İnşaallah erkeğimiz-kadınımız bu 309 yılı 8 saatte alacağız... Mucizeler Allah katındandır. Asker olacağız ALLAH'a... Herşey DUA ile vallahül azim mümkündür, yeter ki ARŞ'ı sallayın.

Moonraker's Lions=Bedir'in aslanları... Ali İmran 125'de var ayrıca bedenleri melek gibi değil, elle tutulur ve ölümsüz.

Ali İmran 124. O sırada sen, müminlere şöyle diyordun: "Rabbinizin, indirilmiş üçbin melekle destek vermesi, size yetmiyor mu?"

Ali İmran 125. İş, sanıldığı gibi değildir. Onlar, hemen şu anda üstünüze gelseler bile, eğer siz sabreder ve korunursanız, Rabbiniz sizi, üzerlerine nişan vurulmuş beş bin melekle destekler.

Daha önce de 3000 işaretli ASKER vardı... Orada MELEK değil ASKER yazılı (Allah'ın askerleri=ŞEHİDLER'dir, melekler başka...). RABB’İN ORDULARI diye tercüme ediliyor. Şimdi çok dikkatle bakınız:

İnsanlar = Tardyon
Cinler = Luxon
Melekler = Takyon

İşte bu hızlara bu üç vitese göre ŞEHİDLER, E (Luxon) = M (Tardyon) x C2 (Takyon) dönüşümünü yapabiliyorlar.

Arapçasında kelimeleri bölerek okursanız, “melek de olabilen” anlamındadır, ama E, m, C2 hepsini olabilen, yeter ki hızı için izin çıksın. Resulullah Mekke'den Kudüs'e “m” halinde gitti. Mir'ac rüyetini “E” halinde (Enerji bedenle) gördü. Bu beden Sidre'ye kadardır. Ondan sonra da “c2“bedeniyle gitti. Dönüşte hız keserek bu bedenleri sırayla geri aldı. Yatağına döndüğünde daha sıcaktı yatağı.

Bir şehit ölünce (ki ölmez), bedenini bırakır (gömülür) NEFSİ dağıtılmadan olduğu gibi korunur (Işık hızında giden ve cinlerle eşit olan bedenimize NEFS deniyor) ve NEFS ışıktan hızlı olduğunda ise MELEKLER statüsünde ÖLÜMSÜZ oluyor (Sidretül Münteha Zero). Şehitler Resulullah gibi üç bedenli yatay ve dikey ve yapay ve reel olarak görevlerine devam ederler, yoksa bir tek sıradan meleğin kanadının pulu bile Dünya’yı yerle bir eder, beşbin meleğe ne hacet...

Takyonlar (eksi bedenimiz, sanal x,y,z koordinatlarımız) yavaşlayınca ışık hızında “E” olurlar. E (enerji) ise Maddeye(M=İnsan) secde ettiğinden “M” haline gelir, böylece insanda (madde), ceset+nefs+ruh vardır. Cinde (Enerji), nefs+ruh vardır. “C2“takyonda ise salt ruh vardır.

Melek statüsündeki ve görünmez olan şehitler, gerek BULUT gibi görünür olurlar, gerekse ve isterlerse yeşil miğferli (sarıklı da deniyor) olarak DÜŞMANA görünürler. Sen görmezsin ama düşmanın görür ve dehşete kapılır. "3000 kişi bizi kuşatmış" diyerek bir manga askere bile teslim olur bir bölük asker...

Eğer takyon olarak ve görünmez statülerdeyseler, NUR denen silahı kullanmaları gerekir ki mümkün değil, evrenlerde kıyamet başlayıverir. O halde ikinci fazda (bulutsu) olan bedenlerindeki silahtan söz edelim: Elektriksel çarpma (Ateştop yıldırımlar. Kur'an'daki adı RA'D, aynı zamanda sure adı). Bunun görünmez ışıklı olanı müthiş bir SES TOPU'dur (Kur'an'da Ad ve Semud bu ikisinden helak olmuşlardır).

Hans size açıklıyor Allah'ın ayetlerini 7,14, 49 anlamıyla birlikte... Ve açıkladığım ALLAH'IMIZIN İNDİRDİĞİ KUR'AN MERAMI. Benden sonra ta Mehdi'ye kadar bir fitil ateşlenmiş olacak. Haniflik ligi ve Omnijektif bilim ile DÜŞÜNMEYİ BİR KEZ ÖĞRENDİNİZ Mİ (ki artık öğrendiniz, Allah öğretti), HANS gider yerine 78 tane HANİF candaş gelir. Onlar gider yerine 313 çocukları gelir. Gidenler ŞEHİD olur (Sabıkun’cular hep torpillidir) Allah'a hamd ediniz ve imkansız olanı isteyiniz: "Ya Rabbi ya ŞEHİD beni de Şehit et" deyiniz (Nasıl olsa bir gün bir şekilde öleceğiz. Hiç değilse cesedimiz bir işe yarasın).

Şehit Allah'ın adıdır. Tıpkı El Alim gibi. Ya Rabbi Ya Alim, ilmimi artır... Bunları isteyin. Mesela şöyle deyin: "Ya Hu! Allah'ım beni Hans'ın bildiklerinden milyon kat daha bilgilendir”. Deyin çünkü HANİF yarışmaz, İKRAM eder, ekmeğini bölüşür.


“Hanif Olmak” Yukarı

BİZLER, yani İBRAHİM MİLLETİ! İbrahim babamız BİZİMLE İFTİHAR EDİYOR. Allah'ın dostu bizim için dua ediyor. Allah'tan dostluğunu kopara koparak almıştı, şimdi de BİZLERİ kopara kopara ALLAH'IN en yakın mekanına götürüyor. Hissediyorum, biliyorum, eminim...

İbrahim ve dolayısıyla Muhammed(sav) bize ŞU AN DUA EDİYORLAR. Şehitlik ile uçacaksınız, siz İbrahim Milletisiniz. Siz Allah'ın kulu olmayı hissederek biliyorsunuz. Allah'ı şu an ürpertinizde yakaladınız. Hanif İslam anlatılmaz, SADECE YAŞANIR, HİSSEDİLİR. Şahdamarınızdan içeride hissedilir o Hanif İslam.

Sadece Sabıkun ehli YENİDEN ALLAH'ı görecektir. Yeniden diyorum, çünkü KALU BELA'da görmüştük. Cehennem’lik ve Cennet’lik bir daha göremeyecekler. ÜÇ SINIFIZ ya, ÜÇÜNCÜ sınıf İKİNCİ kez görecektir.

“Rabbi zıdni ilmi” (Rabb’im ilmimi artır). Ne büyük bir dua bu. DUA hepimizin ve BİZLERİN DUASI KABULDÜR. Dayatın Rabb’imize... Hz. İbrahim ısrar ve inadıyla, Resulullah şefkatiyle dayatın. O sizi yaratandır ve bizim de ondan RAZI olmaya hakkımız var. Öyle diyor, bize bu yetkiyi vermiş, dayatın ve isteyin. İşte bunun adı:

1. HAMD
2. ZİKR

Allah'ı şu anda zikrediyoruz. İlla tesbih şaklatarak değil. Zikr=Anmaktır, her vesileyle anmaktır. Kafa tuttuk (isyan etmedik) dayattık ve Allah dedik, bu zikirdir yani anmaktır. Yobazın tesbihi bize uzak dursun, onların bildiği her şey ters. 114 ismi olan Rabb’imizi 99 diye küçültmeye kalktılar, sırf sahte hadise uysun diye, tesbihler 33-66-99 olsun diye tesbih ticareti yaptılar... Namaz hocası adıyla inanılmaz yanlışlar dolu MAUN namazı kitapçıklarını cami duvarlarında sattılar ve Yahudi takkesini namaz takkesi diye sattılar bize. Rahibe kıyafeti karaçarşaf cilbabı bize sattılar. Yahudiliği Arabistlik olarak bize kazıkladılar. Kur'an'ı bedava verecek yerde, HEDİYESİ 35 milyon lira diye sattılar.

Parti oldular, banka oldular, finans ve holding oldular ve bizleri sattılar, temiz, masum duygularımızı sattılar. Biz onları severdik, onlar bizi hiç sevmediler, sattılar. İki oy karşılığında sattılar. 4 ay olan HACCI, 4 gün diye sattılar bize. Allah'ın hangi emrini tuttu ki Vahhabi? MEKKE açık şehirdir, bayrak ve devlet alameti taşımaz! Eli kamçılı Suudi muhafızların malı oldu. Namaz kıldıran para almasın dendi, PARAYA boğdular. Cuma TATİL değildir dendi, TATİL yaptılar. Allah ne dediyse tersini yaptılar.

Araplar kafirlikte ve münafıklıkta en ileri gitmiş ırktır. Onlar Arapça indirilmiş Kur'an'ı hiç anlamamaya en layıktırlar. Ayeti bile SATTILAR. Arap, Arabi yerine BEDEVİ dediler. Türklere bu kadar düşman bir millet daha bulamazsınız.

Dünyanın en fakir ülkesine, en aşağılık ahalisine, KUR'AN indirdi Rabb’im. Böylece EŞİTLİĞİ sağladı. Düşünen için ne büyük bir hikmet bu ve ne adalet bu ki, aşağılık Arabın diliyle indirdiği Kur'an'ı ARAP ANLAMASIN diye

indirdi sanki... Ama ne yapalım ki, Arap da kardeşimiz (dostumuz değil, dostu seçersiniz, kardeşi seçemezsiniz, mecburen birlikte yaşarsınız). Arap kardeşim olsun ama dostum değil. Habil katili olan Kabil kardeşini sevmek zorunda değil. Ve dünyalara üstün kılınmış lanetli Yahudi... Onu da sevmek zorunda değilim. Çünkü o da kendi süfyanizmi (Siyonizm) ile bana DÜŞMAN olmak zorunda. Arabı da kardeşleri olan Yahudiyi de sevmiyorum...

Geri Dön     Yukarı