066 - 8 Mart 2002 Cuma | |
Selam ve Selam Candaşlar, “Allah’ın Koyduğu Kurallar” Yukarı Haramlar ve helaller, günah-mübah, sevab vb. nin TEK ve biricik kaynağı KUR'AN'dır (=Allah sözü). Yani Kur'an'dan helal ve haramlar çıkarımsanabilir ve başka bir yol ASLA yoktur (Allah'a şirk olur). Örneğin ayet şöyle der: "Namazda Kur'an’dan kolayınıza geleni okuyunuz (kıraat ediniz). Bu ayetten "Kıraat=Namazda okumak FARZ" deriz ve bunun aksini söyleyen din dışı kalır. Ayete yeniden göz atalım: KIRAAT namazın 12 farzından biridir. Bu farzı dosdoğru uygulamayan da din dışına itilir (namazı iade ile terslenir). Örneğin ayette, "KUR'AN'DAN KIRAAT EDİNİZ" diyor. Kur'an'dan okuyacaksınız. Sübhaneke, Ettehıyyatü vb. okunursa, Kur'an'dan olmadığı için NAMAZINIZ MAUN ile yüzünüze çarpılır. Farz olan namazda Kur'an'dan okumaktır. Rabbena ainia ve rabbenağfirli”yi Kur’an’dan TIPATIP bulmanız gerekir. "Allahümme rabbenağfirli velilalideyye ve lil mü'minine..." diye TASTAMAM bir ayet göstermek gerekir. "Allahümme" yok gördünüz mü? “Rabbenağfirli velivalideyye ve lil mü' minine yevme yukımül hisab”. Rabbena Atina'yı o ayet içinden alıp bulunuz. “Rabbena atina fiddünya haseneten ve fil ahıreti haseneten vekına azabennar”. Yok! Yama biçiminde kullanılmakta. “Allahümme” bir yerden, “Rabbenağfirli” bir yerden, Rabbena Atina bir kombinezon oluşturulmuş. Sübhaneke değişik kombinasyonların bir araya ilahi biçiminde toplanması hatta “celle senaüke” bazen kullanılan bir kombinezon. “Ettehıyyatü (Oturduk) lillahi (Allah ile dizdize)”... Bunun yerini gösteriniz... Bu işleri ekstremlerde arayacağımıza Kur’an'dan kolayımıza geleni okuyalım. Diğerlerini de selam verip namazdan çıkınca "Amin" diye dua ederken okuyalım. “Rabbena”ları ve “Sübhaneke”yi... Bunlar namazı bozar, DUA'yı bozmaz elbette. Bakara 201. “Ve minhüm mey yekulü rabbena atine fid dünya hasenetev ve fil ahırati hasenetev ve kına azaben nar” Eğer "Ve minhüm mey yekulü rabbena atine fid dünya hasenetev ve fil ahırati hasenetev ve kına azaben nar" derseniz, yani başına "Ve minhüm mey yekulü" korsanız “Rabbena atina” olacaktır. Ayrıca bir başka önemli nokta da şu: “Rabbena atina” ve “Rabbenağfirli” İKİ ayrı yerde geçen İKİ AYRI pasajdır. Yani birbirinin devamı, yaması değildir. Bunları namaz içinde ardarda okumayınız. Selam verip namazdan çıktıktan sonra okuyunuz. Önemli olan NAMAZI bozmamaktır. En iyisi kolayımıza gelen bir ayeti okumaktır. Riske etmeden... Diğerleri ise namazın dışında okunabilir, çünkü dua kapsamındadır. Özellikle "Kul (Hüvellahü ehad gibi) başlayanları KOLAYIMIZDAN kabul etmekteyiz. Böylece FARZ'ın dosdoğrusunu ve sakıncalı olanını size iletmek için bu konuyu açmıştım. Haramları da Kur'an denen tek mercii belirler. Belirteç Allah'ın sözü ve değişmez hükmüdür. Kur'an'da haramlar bellidir tek kelimedir. Harame ve Hurrema. En'am 150. Şunu da söyle: "Allah şunu haram etmiştir diye tanıklık edip duran şahitlerinizi getirin." Eğer tanıklık ederlerse sakın onlarla birlikte tanıklık etme! Ayetlerimizi yalanlayanlarla âhirete inanmayanların keyifleri ardınca gitme! Onlar, kendi Rab'lerine başkalarını denk tutuyorlar. Haram olmayanı haram etmek, EBEDİ CEHENNEMİ SATIN ALMAKTIR. Domuz eti haramdır. Helal diyen dinden çıkar. İçki, kumar ve fal oklarından UZAK DURULMALIDIR; ama bu üçüne HARAM diyen Allah'ı hiçe sayarak bir şirk gibi "Bu da benim haramım" demiş olur ve dinden çıkar. Örneğin içkiliyken ibadet edilir (oruca niyet edilir, namaz kılınabilir, zekat verilir, kelimei şehadet getirilir vs.). Eğer müptelası olunmuş ise ilaçlar da kullanarak Hac edebilir. Bunların, dozajına bağlı olarak, şeytan pisliği olduğu da açıktır. Tahrim 1. "Ey Peygamber! Allah'ın sana helal kıldığı şeyi, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek neden haramlaştırıyorsun?" Evet peygamber kendi sünnetini Allah’a şirk koşamaz. Sünneti Muhammedi ile Sünnetullah asla düello edemezler... Resulullah bu ayetle azarlanmıştır ve notu kırılmıştır. İçkiyilken namaz kılınabilir ama SARHOŞKEN kılınamaz. Allah dileseydi domuz eti gibi bir kerede yasaklardı. Fakat içkiliyken namaza izin veriyor. Bu Allah mantığına göre "İçkiye HARAMdır " diyen DİNDEN ÇIKAR. Helal midir? Şeytan pisliğidir... Fakat ALLAH'tan daha çok bilmeye kalkışmayalım... Alim ve Hakim (Hüküm veren, yasakoyucu) sadece ALLAH'tır... İçki içilmesin. Şiddetle karşıyım ama içilmesin kelimesini ya da sarhoşken namaza durmanın bile HARAM olduğunu söylerseniz, Resulullah'ın eşleriyle aynı fecaate ve afete uğrarız. İsmen=Uzak durmak, fakat HARAM kelimesinin kendisi değil, İsmül Kebir =Büyük günahtır. Büyük HARAM demek değildir. Haram=Haramdır başka bir ikinci kelimeyle anlatılmaz Kur'an'da. Maide 90. Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz. Şarap (Hımar) zaten yanlış kelime. Aslı tüm uyuşturucular ve sarhoşluk vericiler demek, beyni örten demek. Diyelim ki içki olsun, sonra Kumar, fakat (Arapça bilenleriniz hemen görecektir) falokları (Cincilik) ŞEYTAN pisliği diye geçmektedir. Çünkü tümünü değil, SONUNCUSUNU kapsamaktadır. Fal oklarıyla bildirilen ŞEYTAN PİSLİĞİ'dir ve Meyye ne demektir? Ayette Meysır diye geçiyor. Ve Tefsir kurbanı oluverdik şimdiye kadar... O sonuncusu, (Kur'an cinlere de indirildi, Resulullah cinlerin de peygamberidir) CİNLER için ve insanlardan CİNLERE sığınıp da gelecekten haber almaya çalışanlara ve büyü yaptırmak için başvuranları kapsamaktadır. Kumar kelimesi ise "Evdeki bir masa etrafında yemek yiyenler" sayısınca kumar sayılıyor. Fakat toplu bir bahsi müşterek ve kura bunun içinde değil (Kooperatif kurmak, yardım sandığı oluşturmak, kura ile kooperatif mallarını saptamak, eğitime, beden eğitimine ve hazineye yararlı olacak milli piyango vb. de bir katkıdır ve toplu bir bahsi müşterektir). O halde Kur'an Arapçasını ÇOK İYİ BİLENLERCE tevil yapılmalıdır. Örneğin: Aşr (on) asr (Yüz) diyordum. Rekat=2 ve Zekat=12 diyordum. Cemaat (en az iki), Cum'ua (Cuma cemaati 40 kişi). Demek ki dar alanda oynanan (Örneğin dört ya da 6 , 8 vb.) kumar bahsi müşterek değildir, Kur'an'da bildirilen KUMAR bahsi müştereksizdir. İstenmeyen o'dur (Çay parasına oynanan kağıt oyunlarını kumar saymıyoruz, dostluk maçı o). Kelimeleri ayırt etmemiz gerekiyor. Milli Piyango'nun eğitime ve beden terbiyesine katkısı günümüze kadar 46 milyar dolardır. Okullarda spor sahalarını yapan Spor toto vb.dir. Kadınlarla el sıkışmak haram mıdır? Kur'an'da haramlar sayılırken böyle bir şey YAZMIYOR. Tek başvuru kaynağımız Kur'an olduğundan bunu artık tartışamayız bile... (Hiçbirk şeyin eksik bırakılmadığı Kur'an'da herhalde karşıt cinsler arası tokalaşmanın HARAMI atlanmış, pas geçilmiş olamazdı). Bunu sadece Şafii ve Hanbeli mezhebi söylemiştir. Yani mezheb fikridir. Şafiilikte anne-kızkardeş-özkızınız-halanız sizin abdestinizi bozuyor... Şafiilik ve Hanbelilik kadın için "Necis=Pislik" diyor (açıkça ilmihallerinde yazılıdır). Erkek cenazeyi 50 cm; kadını ise 85 cm. derine gömdürüyor. Gerekçesi şöyle :"Kadın pisliktir, cesedi bile çok kokar!". Şimdi bizim chat-room'daki doktorlara soruyorum. İNSAN (Kadın ve erkek değil) cesedi EŞİT HIZDA bakteryel dezentagrasyona uğramaz mı? Bu durumda kadını aşağılayan ve hatta ensest paranoyalar kokan bu sapık mezheblere hak mezhebi falan demeyelim. Köpek=Şeytan diye yazıyorlar ilmihallerine. Bunlar İslamdan değildir, bidattır, inanılmamalıdır. Ne demek yani, ben annemin elini öpeceğim ve ABDEST alacağım. Ne demek bu? Kızım benim elimi öpecek ve namaz abdestim bozulacak! Bırakalım bu işleri artık. Yezidiliğin dört mezhebi var (Aslında Malikilik ve Hanefilik mezheb değil, mezhebleştirilmiş, öyle sunulmuştur). Süfyaniliğin iki mezhebini bize HAK MEZHEBİ diye yutturdular Ve de yuttuk! Hep Ebu Süfyan-Muaviye-Yezid kazandı... Hep Ehli Beyt kaybetti. Şafii ilmihalinde şöyle yazıyor: "Anne-bacı-hala-teyze vb. den sonra tokalaşanlar namaz abdesti alırlar. TERCİHAN BOY ABDESTİ almalıdırlar. "Eğer sizi yanlışlıkla bir köpek yalarsa" BOY ABDESTİ ALMANIZ GEREKİYOR. Buyrun hak mezheblerimizi... Edebali bu işleri böyle yaptı. Ve o ayeti anımsadınız mı? "İntikamlarını aldılar". Şuara Suresi’nin en sonuncu ayetleri... Orada bildirilen Edebali ve Yezid'dir. 221. Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi? “Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar müstesna; haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir”. Oradaki kelime "Haksız iftira atanlara karşı İNTİKAMLARININ alınacağı yazılmıştır (Dünya’da yani tarih boyunca). Şafii, Yezidi vb. de "haksızlık” edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir, bunu öğreneceklerdir. Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi? "Şeytanlar ŞEYHİ olmayanın ŞEYHİ ŞEYTANDIR diyen ŞEYHLER üzerine inecektir. Allah ve kulu arasına girmeye çalışanlara ŞEYH denmektedir. Onlar laik ilişki olan direkt ALLAH>>>>KUL bağından nefret ederler. Günah çıkarmaya yeltenmiş müslüman papazlarımızdır. Şeytanlar onların üzerine iner. “Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üzerine inerler. Onlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdır”. Bunlar ŞEYH-tanlar idi. Bir de Allah ile birlenen, Allah'ı gözüyle gören, Allah'ın bizzat kendisi olan ve Allah ile konuşan Tasavvuf Süfyani softaları (Nirvanacı şairler)da "Onlara da sapıklar uyar". Onlar mürşidi kâmil dümenleriyle köy-vadi gezerler, bal kaymak yerler, altın-servet biriktirirler. Görevleri gezip kandırmaktır. “Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi?” Ama bu şairlerin dışında şairler var: Edebali'nin değil; Yesevi'nin şairleri: Yunus Emre, Bektaş, Celaleddin Rumi vb. Onlara Edebali iftira attırdı: Yunus Emre Alevi oldu, Bektaş ise ayyaş, sarhoş edildi. Celaleddin Rumi için ise "Homoseksüel" dedi Edebaliciler. Fakat Osmanlı hanedanına inat, Osmanlı ORDUSU TAM TERSİ idi. "Hu diyelim Hacı Bektaş Veli adına Hu!" diyordu mehteran... "Ancak iman edip iyi ameller işleyenler, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar müstesna; haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir”. İşte onlar intikamlarını aldılar... Kendimi bir kadın yerine koydum: Önce pazara gitmem gerekiyordu. Semtin pazarına giderken isteyerek ya da istemeyerek 155 kişi ile çarpıştım. Pazarcı parayı elime sayarken ya da naylon torbayı elime tutuştururken elime değiyordu. Otobüse bindim tam altı erkeğin arasında dikili kaldım. Yüzlerce kere elime "Erkek eli" değdi... Metroya binerken ve ani frenlerde erkeklerin üzerine uçup, ayrıca düşmemek için tutundum. Bana uzatılan ellere tutundum. Üniversiteye gittim, harala gürele öğrencilerle ister istemez değip duruyorduk (okulları bilirsiniz, zıvanadan çıkmış gibidirler). Sonra gün bitti. KADINLARA dokunulmaz, tokalaşılmaz safsatası bir hayaldir. Pratiği yoktur. Pabuç alacak kadın, erkek tezgahtar oturmuş önünde ve giydiriyor. Kuafördeki erkekler de öyle, saçlarla meslekleri gereği oynuyorlar. Folklorda kızlar erkekler elele oynuyorlar. Bazı hastanelere kadın doktoru koymuşlar (Mesture) ve de nöbetçi Acil'de... Sarhoş geliyor alkol komasında yüzlerce promil alkol. "Ben buna el sürmem" diyor. Hastabakıcı baksın diyor. Hastabakıcı taşı gediğine koyuyor: "Siz hangi ERKEK hastaya baktınız ki?"... "Bunu da sarhoş bahanesiyle geçiştirdiniz!" Adam haklı... HEMŞİRE hastayı en mahrem yerine kadar yokluyor, pansumanını yapıyor, hastayı alkol ile temizliyor, gereksiz tüylerini traş ediyor, bunlar ne olacak şimdi? Cehennemde yanacak mıyız? Beni ANNEM doğurdu. Beni ablam büyüttü, bugün ablalar günüdür. Bana babaannem baktı, teyzemin yazlığında kaldım. Kızım ben 80 yaşındayken beni sırtlayıp tuvalete götürdü (vs. Bunlar örnek sadece). Bugün kadınlar günüdür. Eli öpülesi kadınlar günüdür. Bırakın kadınların elini öpeyim. "Haramdır dokunamazsın" demeyin bana! Ellerini öperim tüm kadınlarımızın. Yılda bir kez de olsa “Kadınlar Günü” denmiş. Yarın yine unutulacak... Yine onları sanal alemde diri diri gömeceğiz. İbrahim babamız kadınlara çok önem veriyordu. Zaten ANNE sevgisini (öksüzdü) ararken ALLAH arayışına girmişti. 13 yaşındaydı ama ARŞ'ı sallıyordu. Sara ve Hacer, iki hanımına çok düşkündü. Hatta Hacer için "Kızkardeşim" gibi bir laf bile etti (7 anlamı var, bu konuya girmeyelim şimdi). İbrahim döneminde 100 yaş şimdiki 60 yaş gibiydi. Erkeğin bir andropozu olmadığından ve sürekli androjen üretimi yapıldığından heryaşta çocuk sahibi olması olasıdır. Nuh 600 yaşındaydı Tufan sırasında, dedesi ona "çocuksun" diyordu. Adem 950 yaşında vefat etti. Ebedi çocuktu ve hiç büyümedi... Ebediyen de büyümeyecek (Safiyullah asla büyümez, hep çocuktur). “Ordu - Politika” Yukarı İsterseniz anti-demokratik olduğumu söyleyin ama ORDUMUZ devlete karşı muhteşem bir denge, bir sübap. Kazanın patlamasını önlüyor. İran, Afganistan ve Arab olmamızı önlüyor. Ne derseniz deyiniz. Ben orduyu fonksiyon olarak seviyorum. Yanlış politikalar daha MGK'da baştan refüze ediliyor. Eğer Ha-vet'lerimden birine şuna inansaydınız, derdim ki "İnsan ve kadın haklarını mahveden, kendi devrimini Pakistan'a da ihraç etmek üzereyken. İslamın imajını nefretlik hale getiren şu Süfyanist Afganistanlıyı sindiren ve Afgan halkına özgürlüğü getiren ABD'dir”. Çünkü "Siz neyin şer neyin hayır olduğunu bilemezsiniz" ayeti uyarınca bunu söylüyorum. ABD bir sürçü lisan ederek Afganistan'ı kurtardı demek yerinde olacaktır. ABD'nin AB'nin ve Siyonizmin hiçbir politikasını tasvib etmiyorum. Ama biliniz ki kırk yılda bir balık tuttu ABD. Eğer geleceği -ah bir bilseydiniz- Afganistan'ın KARASANCAKLILAR safına geçecek kadar DOSDOĞRU bir yola girdiğini de görürdünüz. Karasancaklılar ki Mehdi'nin süper kuvvetleri... Yenilmekte olan Mighty'nin son ümidi. Kafkaslardan, Batıdan ve Afganistan kuzeyi dahil Orta Asya'dan (Araplar yanlış olarak bu bölgeye Horasan diyorlardı, Orta Asya kelimesini bilmiyorlardı, çünkü haritalama yetenekleri yoktu) Horasan içindedir Afganistan ve tarihin bu başını (Zülkarneyn iki başını tutar) tutan bizler de burada KARASANCAKLIYIZ böyle biline... “Dört Kadınla Evlilik” Yukarı Erkeklerin bir VEYA 2 veya 3 veya 4’er kadın alabileceğini bildiren ayet geleceğe dönüktür. Daha önce de bir değinmiştik. Mesela şu anda Almanya, Beneluks ve Skandinav ülkelerinde 2 kadına bir erkek düşüyor. Bu refahçı toplumlarda KIZ ÇOCUK doğumu oranı yükselişine bağlı bir durum. Doğu yarıkürede kadın-erkek nüfusu eşit iken, batı yarıkürede (Refahçı olduğundan) kadınlar lehine bir fazlalık var. Danimarka resmi rakam olarak bir ara iki buçuk kadına bir erkek düşüyor dedi. Bu refah ve konfor arttıkça üçe-bir, dörde-bir oranında bir grafik çizecek. Bu demografik bir grafiktir. O gün tüm kadınların "Anne olmak ya da eş sahibi olmak" gibi doğal haklarına ve KENDİ isteklerine uygun olarak erkeği tek bir poligami Mighty'ye de ters gelmiyor. Allah katından ŞİMDİLİK bize yapılan tavsiye ise şudur: "Sizin için hayırlı olan bir tek EŞ'tir (Monogami) Çünkü siz adaletle aralarında denge kuramazsınız". En iyisi bir tek eştir (bu Allah'ımızın fikridir). Gelecekte, bizzat hanımlar yürüyüş yapacaktır "Poligami için". Şimdi böyle bir şeye gerek yok ama gelecek çok çılgındır. Dünyanın beşte dördüne yakınını elinde tutan VALKYRİE (Amazon yönetimi gibi) çok önemli görevlere sahip: Mesela şimdiki Müslüman nüfusu kadar insan kolonilerde yaşayacaktır. Bunların üçte-ikisi kadın, hatta daha fazlası... Tıb erkek bebek adayı spermleri seçmekle birlikte her nedense yine de kadın nüfusu artacaktır. Medeniyet beraberinde kız bebek doğumunu artırarak getiriyor. Kız bebek adayı spermler inanılmaz dayanıklı (Gelecekte çekimsiz ortamlarda kadınlar daha dayanıklı). Kolonilerde radyasyona karşı da kız bebekler dayanıklı oluyorlar. Düşüklerde erkek bebek 7 aylıkken bile yaşama şansı az iken, 6 ve hatta 5 aylık kız bebekler yine kuvözde yaşıyorlar. Mutasyon 300 yılda fazla bir değişiklik göstermiyor. Sadece kolonilerdeki yaşamlarda vücut belirli bir değişikliğe uğruyor. Uzayda doğumda boy yerdekinden birkaç cm daha uzun oluyor. Daha narin oluyor. Ama Dünya’ya indiğinde, agorafobi oluşuyor. Düşmeye korkuyor. Tutunarak merdivenleri iniyor vb. vb. Ayda çekim 1/6 dünya oranında. Mars da Dünya’dan küçük. Uzayda ise dönen dairesel ya da küresel kentler tercih ediliyor. En dışı Dünya G değerinde iken, içe doğru bu oran uzaklığın dördüncü kuvvetiyle orantılı değişiyor. Ağırlıksız ortamda vb kız bebek oluşturacak sperm güçlü, yani erkek bebek oluşturacak spermler hem başları küçük hem de yarışta kolay pes ediyorlar, vs. vs. Şu kadarını biliyorum ki, Dünya nüfusu tıbba rağmen, tüp bebek ve dışarıda modül rahimlere rağmen, KADIN nüfusuna doğru büyüyecektir. Arılar da kısır dişiler değil midir? Yani bey arılar kıymete binecektir. Erkekler karaborsa olacaktır. Kur'an her çağın kitabı, dolayısıyla o KOLONİ dönemindeki erkek nüfusunu da veriyor. “Kureyş Suresi-Uzay Kolonileri - Allah’ın El-Mecid Olması” Yukarı Kureyş Suresi: 1. Kureyş'i alıştırıp ısındırdığı için, Nasıl ki Adiyat=Beygir gücü, Tayrün Ebabile=Filo düzeninde uçan uçaklar ise. Fil=Tank ve koloni mekanikleri, işmakineleri ise, Kureyş de Koloniler'i vermektedir 7. anlamında. İlk koloni Dünya’nın öteki yarısını ısındıran, geceyi loş biçimde aydınlatan 40 bin nüfuslu “Wembing” dev yerleşim kentiydi. Ondan sonrakiler de bunu izledi, 150 bin nüfuslu “Wembass” (Wembase). Toplam iki buçuk milyon nüfuslu diğerleri: “Wembingo”, “Wembonus”, “Wembassy”. Bunlar Güneş ışığını topluyorlar ve Dünya’nın karanlık öteki yarısına gönderiyorlar. Karanlık yarıküre alaca karanlıktan daha iyice aydınlatılıyor. En önemlisi de ışığın olduğu yerde (ışık fotonlarıyla ısı fotonları atbaşıdır) sokaklar aydınlandığı kadar soğuk bölgeler de ısınacaktır (Sera etkisi şeklinde değil, lokal olarak laser kalkanıyla bir kentin kubbesi işaretlendirilip ısıtılacaktır). Ve Mighty ile onu izleyecek olan Messiah (Mesih) bu uydulardan en önemlisi en korunmuşu olan GRACE'de yer alacaklardır. 1. Kureyş'i alıştırıp ısındırdığı için, (Grace(land)ı ısıtıp ışıttığı için) Kuru kuru kafir Kureyş değil bu ayetler. Bizim anladığımız anlamda sadece birinci anlamı Kureyş ve Kabe... Ama bileceksiniz ki Kabe'de KIŞ yoktur, hep YAZDIR. Peki KIŞ kelimesi orada ne arıyor sizce? Bilmem anlatabildim mi? Ama KIŞ (Kar, buz vb.) diyor AYET hiç düşündünüz mü? İkinci üçüncü....yedinci anlamları olabileceğini. Mekke'ye bugüne kadar değil kar, yağmur bile yağmaz. KIŞ diyor ayet. Çünkü Kureyş değil Greys (Grace+land). Kur'an bildiğiniz gibi değil. BİR LEVHİ MAHFUZ BİLİMİ. Okuduğunuz hiçbir şey TEK ve basit anlamlı değil. Yukarıdan aşağıya, ayrıca Kehf ve Rakim iki matematik ile, ayrıca 7 Mesani (içiçe anlam) taşıyan 7 renk spektrumuyla semantik verilebiliyor. Ben uçlara gitmiyorum; uçuk şeyler söylemiyorum, sadece şu PARANORMAL kitap Kur'an'da ne varsa onu söylüyorum. Yasin 41-2. Onlara bir delil de: Soylarını dolu gemiyle taşımamız ve kendileri icin bunun gibi daha nice binekler yaratmış olmamızdır. DELİL diyor. Bir düşünün bu neyin delili? "Zürriyetlerini=SONRAKİ KUŞAKLARINI, GELECEKTEKİ JENERASYONLARINI" dolu gemiyle taşımamız. Dolu ki dolu. Yüzbin nüfuslu uçan kentler ve uçan koloniler hem de dolu dolu. Gemi=Uzay gemisi, çünkü "Yörüngede yüzmek, seyr (İngilizcesi:Sail)”, diyor. Oysa Arapça Gemi=Bahri'dir. Bu Nuh'un gemisi değil. O yüzerdi. Ama gezegenler Yesbahu ya... (Kendi yörüngelerinde YÜZER'ler), o yüzden bu ayetin gelecek kuşaklardaki milyonların /milyarların dolu dolu kolonilere taşınacağı anlamına geliyor. Ve daha yerleşim - ulaşım - yaşam destek ve uzay koloni kentlerinde daha nice nice... “Ve kendileri icin bunun gibi daha nice binekler yaratmış olmamızdır”. Allah'ın Adiyat gibi Fil gibi, Tayyare Ebabil gibi , Nuh'un transatlantiğinin mühendislik ölçüleriyle birlikte ve Süleyman'a planör, pervaneli ve tepkili (jet) üç uçak yaptırması gibi... Delil bunlar... Allah'ın adlarından önemli biri de şudur: El Mecid (Mâcid ve Mecid iki ayrı ismidir, Veli ve Vali gibi ...). MUCİD, yani İCAD eden. El Mecid Allah'ın MUCİD (teknik) ismidir. Allah Muciddir. Adiyat (beygir gücü) de onundur, tayyare (uçak) da, uzay kolonizasyon teknolojisinin tamamı da. Allah Vehhab'dır. Ebedi bir Cennet'te sonsuz bin yıllar, asırlar boyu her AN akla hayale gelmemiş, o güne kadar bir daha verilmemiş, İLK olarak sunulacak NİMETLER var. HER AN herkese 70 bin YEPYENİ İCAD, öyle ki daha önce onun eşi ve benzeri size ya da başka birine daha verilmemişti. Bu bir İCAD meselesidir. Kelimenin kökü CEDİD=YENİ, yeni buluş. Macid ise kelime kökü olarak CİDDİ ile alakalıdır, şanlı anlamında. Allah Hayvanlara hiç bir şey icad etmedi, sadece insanlara. Daha sal yapmayı bilmezken insanoğluna DEV BİR TRANSATLANTİK, hem de 7 güverteli ve km’ye yakın uzunlukta. Yani bunu hayvanlara MUCİT olarak yapmadı, insanlara MUCİD olarak ihsan etti. Hayvanlar da ondan yararlandılar. Allah OL deyince oldurdu ya, orası Cennet, kimse bir şey yapmıyor. Herşey oradaydı. Hazır ve nazırdı ama kovulduk, Dünya’ya sürgüne geldik. Artık ekmemiz, biçmemiz, hasad yapmamız, yemeği pişirmemiz emredildi. Karasaban icad olundu. Cennet'te olmayan Ok-yay, kargı vb. Sonra da bu devasa teknolojiler, bilgisayar vb. Eğer Cennnet'ten sürgüne gelmeseydik. Allah'ın MUCİD ismini asla bilmeyecek ve anlamayacaktık. Çalışmak farz ya Mesela balık tutacaksın, oltayı icad etmek şart oluyor. Oysa Cennet'te DİLİYORSUN ve "Hüüüüp" diye yiyorsun. Çatal, kaşık, bulaşık makinesi, barbekü vb. icad etmek gerekmiyor. Allah'ın MUCİD (El Mecid) ismi bunun için önemli. Allah Süleyman için önemli MAGNETİK sırrı vermişti: "Cinleri de O'na musahhar kıldık /Büyüledik)”. Nazar gibi, büyü de bir magnetik cazibedir. Şimdiki ışık hızı tekniklerimizi o günlerde bunun yerine geçen "Cin ve ifritler" yapıyorlardı. Elektrona bağlı tekniklerimiz gibi... Şimdi onların yerine KABLO geldi. Hatta yakında “bluetooth” ya da “wireless” (Tesla buna Cordless diyordu) tekniğiyle TELLER de tarihe karışacak. Aboneye "Enerji" noktadan noktaya iletilecek. KONTÜR yükler gibi. Yüksek gelirim hatları kurukafa işaretleri ya da elektrosmog gibi manyetik kirlenmeler tarihe karışacak. Cordless tekniği bizim Tesla'nındır. Mesela ben yukarıda Güneş kollektöründeyim (Wemb'de) Dünya’daki bir eve noktasal olarak bir yıllık tüm enerji ihtiyacını gönderiyorum (abone olduğu için). Başka yollar da var. İnanılmaz ama "Yıldırım depolanabilecek"... Tesla tam anlamıyla bir geleceğin çocuğuydu. Şimşek depolamak demek, orta büyüklükte bir kentin yüzyıllık enerji giderini depolamak demek. Kaldı ki bu işi her bloka (Site tarzı evlere) konan merkezi ve bilgisayar masası kadar bir soğuk fusion reaktörü zaten başaracaktır. Her ev kendi kendine yeterli. Her köy kendi kendine yeterli. Gelecekte en ucuz şey enerji olacak. BEDAVA... İstediğin kadar bedava. Bilişim-iletişim de bedava. “İnsandaki Enerji” Yukarı İnsandaki enerji tehlikelidir. Biyoelktromagnetiktir. Nazar edebilir. ÖLDÜREBİLİR. Bizde inanmayacağınız kadar esrarengiz güçler var. Bunlardan biri Biyoseksüel elektrik, diğeri biyo-elektromagnetik alan (Kirlian). İdeoplazma var, biyoelektroplazma var (Bunların tuhaf tuhaf adları da var. Perisperi diyorlar, suptil duble diyorlar vb.). Bunlar 12-36 arasında değişen biyolojik voltajlardır (Gerilim farkı). Öfke de bu fark bizi saldırgan yapıyor. İki cins arasındaki buluşmada ise bu güç tarafları hyperaktif kılıyor. Bunların ötesinde NEFSİMİZİN gücü var. Nefs denen şey için, daha doğrusu resimlerini görmeniz için "Kirlian photograpy" maddesine bakabilirsiniz. Bulucusu Ermeni Semyon D. Kirlian’dır. Gusül (ıslanma) ile topraklanma (ground) olmazsa faz, kondanse oluyor. Kendini yiyen yani artı ve eksi kutupları birbirine değdirilmiş pil gibi ısınarak kendini tüketir, hem de çok büyük bir hızla... Hatta pilin kimyasını bile bozar... Öfke, seksüel yaşam vb. gibi anormal yükselen bu elektrik vücudu terketmiyor. Terketmesi sadece su ya da toprak (TEYEMMÜM) ile oluyor. Öyle topraklanıyor. Bir örnek verelim: Monitör filtreleri var ya, hani zararlı radyasyonu kesmesi için yapıldı. Ekranın önüne koyuyorsun, onların hiç bir etkisi yoktur. Ta ki bir ucundan bir kablo çıkar ve metal bir yere (kasaya, kalorifere vb.) bir maşa ile boşaltılırsa o zaman FAYDALI olur ve radyasyonu keser. Burada TEL ile satılanları kullanınız (Bu onun güslu ve teyemmümüdür). Eğer bu düzenek yoksa, aldatmacadır. Yalınayak olmanın dayanılmaz hafifliğini kimseye anlatamam... Hele bir plajda... Sabah ezanında o yürüyüş (sabah namazını illa ki kumlarda kılarım)... Zavallı ayaklar bunun için varlar... Naylon çoraplarla işkence... Sıkan ayakkabılarla işkence. Hele elektriği hiç ama hiç toprağa geçirmeyen LASTİK ayakkabılarla tam bir işkence. Elektriğimiz BİZDE kalıyor. Biri bize dokununca "ÇAAT!" diye bir ses ikimiz de çarpılmışız. Şu kazıkçı yerli otomobil patronlarımız var ya... Onların imal ettiği hiç bir otomobilde "Topraklama" yoktur. Özellikle TAKSİ modellerinde, camları lastik ile yalıtıyorlar. Sonra yerli otonun kapısına dokunduğunda yine o "Çaaat!" sesi... Bilirsiniz bunları, başınıza çok gelmiştir statik elektriğin oyunları. 2 kuruş daha kâr etmek için taksi şoförlerinin canına okuyorlar. Kışın kapı donduğunda, bu elektrik kapı kolunu ilk tutanın doğrudan kalbine gidebilir ve durdurabilir. | |
Geri Dön Yukarı |