071 - 20 Mart 2002 Çarşamba | |
Selam ve selam, “Tevrat-İncil-Kur’an - Hanif İslam” Yukarı Kabbalah çok az bilinen bir kitap aslında... Kriptolojiye ve cifire dayalı, tılsımlara (Talisman) dayalı. Öncelikle kitaplar hakkında biraz not vermeliyim: Tevrat bir kerede BİN CİLT tutarında TABLET olarak ve AHİT SANDIĞI (Tabutüssekine) içinde KORUNARAK indirildi. Yani devasa bir kitap gökten BİR TEK KEREDE indirilmiştir. İncil ise kitap değil HİTAP'tır (vahy bir hitaptır, eğer kaleme alınırsa kitap olur). Tevrat bugün rulolarda kalmıştır ve aslında o gerçek Tevrat'ın milyonda biri bile değildir. İncil ise nice yıllar sonra "Hadis" misali , yani akılda kalanlar ve de çoğunlukla uydurularak (Hadis=Uyduruk demek), her kafadan çıkan bir ses gibi yazılmıştır. 400'den fazla İncil, sonunda dört resmi, iki de gayrıresmi İncil’le toplam altı kitaba indirilmiştir. Bunlardan birini Papalık kütüphanesi saklıyor. Diğeri Barnabas İncili, ve dördü de bildiğimiz inciller... İncil doğrudan bir hadistir, tek başına bir Hadis dinidir. Kur'an ise öyle değildir. Hanif kitap olarak indirilmiş; sonradan HADİS dinine çevrilmiştir. Yani biz Müslümanların yatacak yeri yok, çılgın ve elim ateş azabına tüm dinlerden daha müstehakız. Çünkü korunmuş ve VAR olan bir kitabı rafa kaldırıp, yerine Hristiyanlarınki gibi hadis getirip koyduk. Hristiyanlar sadece SÖZLÜ söylem olan bir İncil'i kullanıyorlar. Onların Kur'an gibi korunmuş ve tıpatıp bir kitapları yok. Buna rağmen Hristiyan ahlakı çok iyidir. Temizlikte ve dürüstlükte, uygarlık ölçülerinde Allah ahlakına çok yatkınlar. İşte protest Hristiyanlara örnek: İsveç-Norveç. Bunun karışılığında biz Müslümanlara örnek verelim: Taliban, Suudi, Molla vb. Adı gerekli değil, bu ülkeler işte... 15 gençkızı diri diri yakanların, mezar üstadları Hizbullahların, Siyonist taşeronu Usame Bin Ladin'lerin rejimi bu! İşte PROTEST olduğumuz için bizler HANİF Müslümanlarız... Bizim öteki Müslümanlarla bir ilgimiz yok... Biz onları da seviyoruz ama onlar bizi sevmiyorlar. Dinleri ayrı bizden, kitapları da ayrı... Ama ikimiz de Müslümanız ne çare... Utanarak söylüyorum ikimizin de adı Müslüman, çok gücüme gidiyor, ağırıma gidiyor. Onlar gibi benim de adımın Müslüman olmasında bir isyan var içimde... Hanif'im diyerek o seviyesizliğe inmekten kurtuluyorum, daima Hanif Müslümanım diyorum. Sadece MÜSLÜMANIM demek bana zül geliyor. HANİF MÜSLÜMANIM elhamdülillah. Rûm 30: O halde sen yüzünü bir hanif olarak dine, Allah'ın insanları üzerine yarattığı fıtrata çevir. Allah'ın yaratışında değiştirme olmaz. Doğru ve eskimez din işte budur. Fakat insanların çoğu bilmiyor. Ayet şöyle diyor: O halde (yani çözüm olarak) SEN (siz değil, Hanif sayısı çok azdır) yüzünü Hanif dine çevir (arkanı da Müslümanlara dön). Allah'ın SÜNNETULLAH'INDA asla bir değişme olmaz (sen yüzünü Sünnetullah'a dön, arkanı da Yezidi Sünnet mezhebine, Rafizi mezheblerine dön). Doğru ve değişmez tek din Hanifliktir. EVET, duydunuz mu? DOĞRU, KALICI ve KORUNAN TEK DİN, Sünnetullah dini olan HANİFLİKTİR. Diğerleri yıldırım hızıyla bozuldular zaten... Koktular anında... İğrenç koktular. Fakat insanların çoğu bunu bilmiyor (Cuma'yı kaç kişi TATİL biliyorsa ve zannediyorsa o kadar çoğunluk). O’NA YÖNELİN O’NDAN KORKUN. Namazı kılın (Dosdoğru kılın, Allah ısrar ettiği konularda bilerek yapılan yanlışları bir tokat gibi yüzümüze geri fırlatır. Allah DOSDOĞRU NAMAZ konusunda çok ısrarlıdır). Bu namazda ŞİRK=ŞEYH vb. yoktur. Dini Allah'a has kılmışızdır. DİN HANİF İÇİN VARDIR, HANİF DE ALLAH'A KULLUK İÇİN VARDIR. İşte bu durum tek ŞİRK olmayan durumdur. Bunun tersine ÇOĞUNLUK Müslümanlıkta; Müslüman DİN için vardır. Zaten Allah da din için vardır. Allah da kendi dininin ESİRİ olmuştur... İŞTE ŞİRK budur, Hanifcandaşlar. Din'i Allah'a has kılacaklarına, Allah'ı dine has kılmışlar. Allah ile istihza ediyorlar. Allah "ücretli ruhban” istemiyor. Bu HARAM iken Allah'ın rızasını bordro ile değiştiriyorlar... Bilselerdi... Biz Müslümanız ama Müslümanlık bizden değil! Bizden olan sadece HANİF MÜSLÜMANLIK. Kur'an KORUNMUŞ olduğu halde ve 23 yılda indiği halde, en büyük şirk dini kuşkusuz Kur'an'ı kaynak edinmeyen, bordroları daha cazip gelen kimselerin dini olan İslamiyet’tir. Hristiyan hatta Musevi, bir Müslümandan çok daha masumdur. Birinin kitabı bir kerede inmiş ve kaybolmuş, ötekininki kitap değil hitap... Müslümana 23 yılda indirilmiş, korunmuş fakat "OKU"nmamış tek kitap=Kuran'dır. Furkan 30: Resul de şöyle der: "Ey Rabb'im, benim toplumum, bu Kur'an'ı terk edilmiş halde tuttu". Şunu yaşadım... Bir ayeti okudum İMAM'lardan birine... Verdiği yanıt şu: "Evde hadislere bakarım, ayeti doğruluyorsa, dediğini yaparım" dedi... Hangi hadisin ayeti doğruladığını kim görmüş? Ayet ve Hadis'ler karşı karşıya getirilmiş en büyük can düşmanlarıdırlar ve ÇOĞUNLUK tarafından hadisler kazanmış, ayetler kaybetmiştir. Kur'an kefenlenip, darağacına asılmıştır. Aslında Kitaba en saygı gösterdiğini sanan EN SAYGISIZ topluluk ve dindarlar salt Müslümanlardır. Saygısızdır, ama onu öpüp başına koyarken ŞEKLEN saygı içinde sanırsın. Oysa Kur'an'ın içindekilerin tam tersini yapmaktadır o MÜSLÜMAN... Ve onlar putperesttirler. Ama ortak paydamız aynı: Onlar da Müslüman, biz de Müslümanız... Ne var ki DİNLERİMİZ AP-AYRI. Kabbalah'dan bize inanılmaz derecede bidat girdi. Namaz takkesi, rahibe kıyafeti (türban ve kara çarşaf), recm (insanları taşlayarak öldürme vb.) ve binlerce hadis yalanı. “Messenger - Montauk Projesi - Nefs” Yukarı Siyonizm bir ekonomik-politik güç olmakla birlikte, 70 + 3 düzeninde parapsikolojik savaşlar vardır. Onların da üç majisyeni var. B'ni'ler... Gerçek majisyenler. Uri Geller gibi (o da işin bir parçası). Üç Sabbatist büyücü tarafından dünya TOPLU hipnoz içinde. Geller doğrudan maddeye ve insan beynine hükmediyor. Copperfield değil, ancak Uri Geller zaman gezmenidir. Daha da ileri giderek, Montauk ve Microsoft aracılığıyla Dünya’dan haberliler. Microsoft'un “spyware”leri bu iş için yapılmış... Montauk etkili bir silah idi. Tek başına JANA var onu durduran. Artık Montauk ve HAARP gibi projelere karşı HANİF projesi var. Tam bir zamanlamaydı. İyi bir zamanlama. Jana Siyonizmin gelmiş geçmiş ve gelecek en büyük PARAZİTİDİR. Kitle hipnozlarını gideren ve insanı tam özgür bırakan yegane kurtarıcılardan biri. Jana şunu yapıyor: Üç majisyenin Pentagon’unu vuruyor. Dünya dolusu insanın hatta hayvanın yönetmeni olan üç majisyenin merkezi yayınını bozuyor. Yani o sistem artık ON AIR diyemiyor. Yayın dışı kaldı. Buna da “Mistresspassing” zip kodunu verdik. “Mistres”, “bayan mesenger” demek, aynı zamanda “Passanger”=”Yolcu”. “Passing” de bunu anlatıyor. Bir de ortada “Trespass” var: "Girilmez, geçilmez" anlamında. işte o kişi JANA'dır. Kodu: “Miss-tresspassing”dir. Lakabı: JANA d'Arc... Yani bildiğiniz şeyler. O gerçek bir Jean d'Arc'dır. Yani tek başına bir dişi MESSING'dir. Messing'den de iyidir ve başlıca ikinci görevi, Montauk'u berteraf etmektir. Ona bir MIB de dokunamaz, çünkü, bu kez külahlar değişmiştir. MIB'in telepatisini evrenin öteki ucundan alır ve tam tersine onları çıldırtacak geri tepmeli “Tachyo-pathic” pulslar verir ki, beyinlerde darbeli matkap etkisi yapıyor ve kurtulmak için tek çare "İntihar" etmektir. Geller'e karşı Jana (Jeanne, Gianne, Janna, Canan ). MIB Jana'dan korksun. El elden üstündür. Bunlar uçuk kaçık şeyler ama Ha-vet'lerde geleceğin tarihinde kayda geçiyor. Yazılması gerekli. Yazılsın. Saklamak yasaklandı. Hafif Müslüman görünmek yasaklandı. Hafifmeşreb Müslümanlarla yani Türkiye ORTALAMASI çoğunluğuna uymak ve ödün vermek bile yasaklandı. Kaldı ki süfyaniler bunlardan ne kadar azgın vahşi yamyamlardır ki siz bilirsiniz. Kim yasakladı? From Almighty (Ki o Levhi Mahfuz'u OKU'yan tek evren yaratığı) To Mighty... Yasaklayan bu mekanizma işte. Almighty ile Messiah arasında inanılmaz bir BİRLEŞİKLİK var. Levhi Mahfuz okunuyor. Messiah (gelecekteki) ve Messiah (geçmişteki) İKİ UÇ (KARNEYN) arasında bir KÖPRÜ kuruluyor. İki zaman ucu arasındaki iletişimi SADECE HIZIR deruhte ediyor. Messiah-Mighty-Almighty (Maitrea) üçlüsü de BİZLERİN ÜÇ MAJİSYENİ, 3M yani. M3 de deniyor, Wem-3 de deniyor (WE=3M). İnsanın mekanizması şöyle: Hem çok güçlü, hem de çok zayıf. Zayıflık şu: Masumiyet. Yani masumluğun doruğu olan SABİİLİK, ya da akil-baliğ (reşit, ergin olmama hali). Tüm hayvanlar ve bitkiler tüm ömürlerinde MASUMDUR. Ve insan da yaklaşık "ilk aşkına kadar" masumdur, sonra masumiyet biter. KULLUK SINAVI başlar... İnsan ve Cin E=mc2 uyarınca AYNI ŞEYDİR. E=mc2 bize enerji ve maddenin BİRBİRİNE c2 HIZ dahilinde DÖNÜŞEBİLECEKLERİNİ ve ikisinin aynı şey olduğunu söylemektedir. Madde çok yoğun enerji; enerji ise çok seyrek bir maddedir. Enerji ne kadar ÇOK YOĞUN ise (Yani m'ye secde etmiş E ise), o kadar MASUMDUR varlıklar... Yani insan... Enerjinin MADDEYE böyle yoğunlaşması NEFS denen ara bedene (madde ve enerji bedenlerin birbirine girişimi olan ara-yüz beden) bir etik FREN etkisi yapmaktadır. Yani İNSAN çok daha vekarlı, soğukkanlı ve muhakemesi yüksek, eylemsizlik gücü (sabır) daha hantal ve uzundur. Nefs denen arabeden ise hafifmeşrebdir, serbest kalmış bir enerjidir. Onun doğasında vekar ve sabır yoktur, tam anlamıyla CİNLER gibi ENERJİ uçarılığındadır (bu yüzden nefsimiz ayıplanıyor). Ruh'daki bu soylu vekarlık hali, nefs denen ara-yüzde tam bir RUH HASTALIĞIDIR. O yüzden nefse EZİYET, onu kendi uçarılığına, aklına her eseni yapmasına serbest bırakmaktır. Eğer nefsi MADDE olmaya SECDE’ye zorlarsanız, O da maddeleşir yani ÖLÜR. Bizden istenen de zaten "Nefsimize eziyet etmememizdir ve nefsimizin öldürülmesidir (ölmeden ölünüz sırrı!)”. Allah'ımız İblisten (Enerji) Adem'e (Madde) secde etmesini (enerjinin çok yoğunlaşarak madde olmasını) emretti. Melekler (c2) buna itaat ettiler ama Şeytan "Ben ateşten yaratıldım! Bir toprak parçasına mı secde edeceğim?" diye isyan etti ve ebediyen bedensiz kaldı. Tam anlamıyla yüksüz ve kitlesiz nötrinoya çevrildi ve sadece vesvese veren bir varlık oluverdi. İşte E (Ateş, Enerji) doğasında bu uçarılık, hafifmeşreplik ve hantal atalet sahibi maddenin eylemsizlik ilkesine HİÇ BAĞLANMAMA hali vardır. Bu da E (Ateş, Cin, Şeytan) grubu yaratıkları çok hırçın yapmaktadır. Yani cinlerin doğasında şunlar NORMALDİR: Psikozlar, nevrozlar, paranoya vb. SIRADAN YAŞAMDIR. Olağan mizaçtır (bizde böyle şeyler tedavi görür). İnsanda çocukluk evresinde VEKAR ve MASUMİYET HALİ devam eder. Nefs henüz AKLETME ve ÜREME fonksiyon ve motivasyonunu kazanmamıştır. Vücut (Hormonlar) buna henüz adapte olmamıştır. Yani çocuk sadece beslenme ve savunma içgüdülerine sahiptir. Henüz akıl edebilme yeteneğini de kazanamamıştır. Dolayısıyla MASUMDUR ve NEFSİ ÖLÜDÜR! Ancak, Akil-baliğ olduğumuz o gün var ya... İşte NEFS birden serbest kalır. Secde halinde uyuyan NEFS akletme ve üreme içgüdülerini de edinince, AKIL HASTALIĞI ile tanışır! Yani erginlik krizleri doğrudan bir AKIL HASTALIĞI SONDESİDİR. Dışa dönük erkek çocuk (ki tabancayla ve vurdu kırılı oynar) bu yapısına uygun olarak PSİKTOPATLIĞA yönelir. Erkek çocuk birden büyümek istemektedir. Argo konuşmayı benimsemiştir, artık babasını vb değil Che Guevera'yı, ya da Mollaları, ya da idollerini TAKLİDE yönelir. Vurdulu kırdılı, sinirli, öfkeli bir şeydir. Asi gençtir! Okuldan kaçan ve ilk cinsel dürtülerin peşinden giden, birden kaslanan vücudunun belden yukarısı AĞIR olduğu için dengesi olmayan, sık sık düşen bir yeni gençtir o! Kız çocuk ise bunun tersine içe kapalıdır. Biran önce büyümek isteyen erkeğin tersine, "Büyümek istemiyorum!" diye ağlamaktadır. İçe dönüklüğü paranoid ve melankoliktir. Kendini yatak odasına kilitler, ağlar durur. Yani erkek psikopat ve dişi melankolik her ikisi de ortak olarak nevrotiktir. Bunun adı “Büluğ buhranıdır”. Anlamı şudur: Nefsin İLK serbest kalmasıyla yaşattığı bir AKIL HASTALIĞI DÖNEMİ... Yani erginleşmek akil-baliğ olmak için, sistem bize AKIL HASTALIĞI YAŞATMAKTADIR. Ve bizim masumiyet otomobilimizin yönetimini artık NEFS almıştır. O dilerse masumiyeti ya da tersine günahkarlığı ifa edecektir... Hepimiz bu yoldan geçtik. Bu yoldan geçmezsek AKİL ve BALİĞ olamazdık. Akıllı olabilmek için AKIL HASTALIĞI tattırıldı bize... Tuhaf ama bu böyle işte... Nefs (ara birim, ara-yüz) SERBEST kalınca, yönetimi ele alıyor. Uçarı ve haşarı, üstelik doğası gereği akıl hastası. Çünkü CİN-ŞEYTAN ile aynı ARA-YÜZÜ kullanıyor. Aynı maddeden yapılmış, strüktür ve dokusu aynı (Levame, Emmare vb.) oldukça şeytanca düşünüyor. 1. Çalışmak yerine ÇALMA ile BESLENMEYİ düşünüyor. Böylece beslenme-savunma ve üreme üç temel içgüdüyü TERSYÜZ ediyor... Masum değil artık! Allah'a kulluk sınavı veriyor, farkında değil! Neyse, bu erginlik krizleri de atlatılıyor. İnsanoğlu nefsine hakim olmayı öğreniyor. Ya da tersi: Zincirden boşanmış gibi bir canavar yetişiyor... Zalim, gaddar ve son derece hain... Bütün bunları şunun için anlattım. Masum bir Ruh+bedenimiz var -İKEN- NEFS denen bir ARA-YÜZ bizim masumiyet mekanizması olan bedenimizi İŞGAL ediyor. Vücudun direksiyonunu ele alıyor (Devri teslim melekleri, bizleri çocukken korurlar. Kur'an'a göre masumiyet çağında direksiyonumuz bu meleklerin elindedir. Özellikle Yuşa (en küçük çocuk demektir) çağında melekler bizleri korur. Sonra geceyi gündüze devrettikleri gibi, şöför mahallini NEFSE ve ona yoldaş kılınmış özel şeytan ikilisine devrederler. Hesap defteri ilk kez o gün açılıp, muhasebe tutulur). NEFS ve her insana tahsis edilen özel şeytan, direksiyonu ele alırlar böylece... Yani RUH ve BEDEN İŞGAL EDİLEBİLİR. Bunun için yapılmıştır. Bu işgali şu mekanizmalar gerçekleştirir: 1. HİPNOZ: Hipnozda RUH by-pass ve stand by durumuna geçirilir, Hipnozitör, bedeni işgal eder. İşte Montauk projesi de böyle bir şeydir. Siyonizmin üç majisyeninin İŞLEVİ BUDUR. Gerçek büyü malzemesi kullanılır (Kabbalah'da yer alan tüm ritüel simgeler birer büyüdür). Masonlukda gizli törenlerde bunlar vardır. (Kafatası=Caravella göstererek hipnoz edilirler. Hipnoz olan diz çöker ve itaat eder). Masonluktaki tüm semboller ve ayinler tamamen Tevrat-Kabbalah büyüleridir ve doğrudan bir majisyen (muhtemelen bir Haham) tarafından ilk hipnoz yapılır. Bu arada CİNCİ işgalcilerden (Harut-Marut teknolojisinden) yararlanılır. Artık bir oyun gibi girdiği bu dernekte HİPNOZ altındadır ve bu gerçek hipnozdur. Öyle ki "BELİRLİ KELİME" ya da "SES" ile o kişiyi intihara sürükleyecek kadar büyük bir CİNCİLİK işgali kurulur. Sabataylar tamamen CİNCİLİK üzerine kurulu bir teknik sahibidirler. Lions klüpleri: Bir çan sesiyle şartlandırılmışlardır (Öğrencilerin okuldan deli gibi boşandığını anımsayınız: Zil çaldı çünkü!). Giysiyle şartlandırılmışlardır (İlkokul Öğrencilerinin katolik rahibi ve haham kıyafeti olan SİYAH önlükleri giymesini, hatta hemşirelerin KEP'leri tamamen Rahibe kıyafetidir. Buna bir de beyaz tülbent ve kara çarşafı eklediniz mi, Alın size Müslüman RAHİBELERİMİZ). Böylece giysilerden başlayarak bize özel bir hipnoz uygulanır. Çünkü büyüde materyal büyük rol oynar (tütsü, organik artıklar, tırnak, saç, kirli çamaşır, özel eşya wodoo'ları vb.). Bunların tamamı Kabbalah'da (Gabala diye okunuyor) tek tek sayılmıştır. “Allah’a Dua Etmek - Cennet” Yukarı Allah'ın en çok sevdiği şey "kapısının" çalınmasıdır. O da dua ile olur. Allah salt namaz kılıp (ekıymetüssalat) ardından kapı çalmayanı (salat) kibirli sayıyor. Bu çok önemli bir sırdır. Lütfen aklınızda tutunuz. “Ekıymetüssalat”, Allah'a borcumuzdur. Borç ödüyoruz. Ama kapı çalmak (dua etmek, önce hakeden müminlere, anne-babaya ve son olarak da kendine) dua etmek... İşte bu Allah'ın çok sevdiği bir şey. YALNIZ'ın kapısını çalıyorsunuz. Onun kapısının hemen eşiğindeki en mukarrebun kimse ise İBRAHİM atamızdır. Ondan sonra alttaki Cennet’te Resulullah efendimizin Makamını çalıyorsunuz=Makamı Mahmud. Yani ettiğimiz her dua bu iki uçtan geçiyor. Müslümansanız, sadece SELAM'da kalıyorsunuz ve Cennet'i hak ediyorsunuz. Ama iki kez iman eden ve iki kez SELAM SELAM diyenlerdenseniz Cennet üstü Cennet ile ödülleniyorsunuz. Ne cehennem ne cennet ne Naim (Sabıkun) BİRBİRİNE asla ve zerrece benzemezler. Üçü ap-ayrı üç SINIF'tır. Cennet'teki en yüksek makam Mahmud'dur. Yani Cehennem’deki zebani, Cennet’teki Huri ve Naim'deki Huri birbirine HİÇ BENZEMEZ. Resulullah'ın varacağı Cennet şöyle bildirilmiştir: "Sidretül münteha varılacak olan Cennet buradadır" ayet böyle... İyi de üstünde SABIKUN-Mukarrebun denen yaklaştırılmış ve ikram edilmişlerin bir ÜST-Cenneti var... Oraya İbrahim başta "pek az kişi" gidecek... Ayetler böyle... Ben kafamdan uydurmadım elbette. Ayetleri okusaydılar, Resulullah efendimi ben kadar çok severlerdi. Çünkü benim Kur'an'ımı O mübarek efendim getirdi. Onun ümmeti oldum. Allah ve melekleri resullerine NİÇİN DUA ediyorlar sanıyorsunuz? Hiç düşündünüz mü? Resulullah efendimizin TERFİİSİ için dua ediyoruz biz. Biliyoruz ki "Umulur" deniyor... Dua kapıları HEP AÇIK olduğundan, Resulullah'ın Makamı Mahmud’unun İbranim-İdris katına çıkmasını candan istiyorum. Biz Resulullah'ı tüm diğer Müslümanların toplamından daha çok seviyoruz. Üstelik onların tersine TAPMIYORUZ asla... Şefaati bile O'ndan değil ALLAH'tan (Eş-Şafi/Şufa) bekliyoruz. Biz Resulullah'a da Allah'ımızın şefaat etmesi için DUA ediyoruz. Allah ve melekleriyle birlikte salatüsselam ediyoruz. Bunu süfyanilere anlatamadık... “Adem - Havva” Yukarı Aşk Adem ve Havva kadar eskidir... Ve Havva da kötü kaynana idi. Çünkü kendi doğurdukları ile Huri olan doğumlarda, Hurilere karşı daha az sevgi besliyordu. Çapraz evlilikte, kendi geninden olan çocuklarını el üstünde tutuyor ve bunlarla evlenen diğer Huri tipi kendi çocuklarına da kayınvalide görevi yapıyordu, Oysa aynı batında doğurmuştu, ikisi de evladı sayılırdı. Ama Hurilerin "kaynanası" olmayı istiyordu. Yani bu çok eski bir dert, tarihi bir dert. Oysa kaynana-kayınpeder, görgülü, bilgili, medeni olsalardı, "Eloğlu-elkızını" da GERÇEKTEN bağırlarına bassalardı, çok iyi olurdu. Unutmayınız ki gelin=(Eve gelen) YETİMDİR artık! (bir anlamda)... Ve yetime kayınvalide-kayınpeder ÇOK yi davranmalı. Yetim ALLAH'ın ÖZEL olarak korumamızı istediği ÖZEL KULDUR. Adem-Havva, Aden planetinde yaratılıp, Firdevs'e geçtiler (lanetli ağaç Firdevs'tedir). Firdevs'te Huri yoktu, ikisi vardılar. Huriler Aden'de kaldılar (İngilizce ve İbranice Eden=Ademin yaratıldığı Cennet). Bunları alt ve üst gibi düşünmemeliyiz. Orada "İmkansız resim" olayı var. Escher'in tabloları gibi. Mesela bizde en boy ve yükseklik var. Niye üç? 7 renk, 7 nota var, neden 7? Cennette bunların 7777777777777777777777olduğunu yazmıştım. Aynı mantıkla neden üç boyut? x,y,z, üzerine f, g, i, d, k, ... boyutları da var. Böyle olunca da Cennet’te x=uzunluk, y=metre kare ve z=metreküp üzerine f=(üssü dört) kartezyeni var. Yani sonsuz ötesi MATEMATİK'e geldik yine... “Edoferon - Aspirin” Yukarı Edoferon şudur: Japon mikro teknolojisiyle üretilen ve spirallerinin boyutları birebir DNA spiraline benzeyen ÖZEL BİR HOLAGRAMDIR. Bu mini-hologramı rahmetli Prof. Dr. EDİP BÜYÜKKOCA MATEMATİKSEL olarak bulmuştur. Benim de katkılarımla... Onu Messenger DNA haline getirebiliyoruz. Şu farkla ki enzimler bu manyetik alana dizilen AGCT dizisini parçalayamıyorlar. Yani manyetik alanda dağılma önleniyor. Bu ilaç sadece Japonya’da yapılabiliyor (makro olarak, Japonların magnetik bandlarını vb. anımsayınız). Bu mini magnetik yapay spirallere petrolden üretilmiş ve atom düzeyinde A, G, C, T ile BİREBİR eşitlediğim bir MADDE katalizant olarak yer alıyor. Ağızdan alınan ilaç, hemen tükürük bezlerinde, sağlıklı hücreyi MODEL alıyor. Katalizant petrol yerine AGCT genetik şifresi geçiyor. Vücuda giriyor. Kanserli hücreler onu interferon gibi alıyorlar ama külahlar değişiyor: Kanserli hücre durumuna göre vakti gelince bölünerek çoğalmak istediğinde, Mitoz, Amitoz ve Amilaz bölünmeler için üç tip edoferon yapıyorum. Kanserli gen yerine bunlar kutuplara çekilmiyor. Bir kanserli hücreden iki tane kanserli doğacağına... Tam tersine, bir kanserli hücreden iki tane SAĞLAM hücre doğuyor. Messenger DNA, karşısındaki hasta genleri kendi EŞİNİ yapmaya zorluyor. Böylece bistüri-neşter gerekmeden, CA hastası kendi kendine iyileşiyor. Kutuplara çekildiğinde bu onarımda yönetimi yapay sarmallar ele alıyor. Onlar da ilk (tükürük bezlerindeki pigmentlerden vb.) aldıkları SAĞLAM modeli iletiyorlar. Yani bunun için külahlar değişiyor. Kanserli hücreler ikiye bölünüp ölürken yerine iki sağlam bırakıyor. Rahmetli Büyükkoca da meslekdaşımdı, ortağımdı ama yine de öğrencim idi. Ona Kur'an misallerini tek tek anlattım. Öyle teoriler kurdu ki... (Edoferon da Kur'an'dandır) Salisilatların aminoları ile ilgili olarak KİRLİAN bedeninde iyileştirici etkileri olduğunu, regülatör olduğunu yazmıştım bir ara... Bu asidin inanılmaz bir PSİKOLOJİK etkisi de var. Aspirin alanın hem sinir elektriği (piyon düzeni), hem de ion düzeni regüle oluyor. Prozaclar, Diyazepamlar, Largactil, Librium, Haldol/Haloperidol, Melleril/Mellegretil vb. aynrı kategorilerden ilaçlardır. Mesela Haldol alanda ağız yanında, ensede ve histeri biçiminde ayak tabanlarında kasılmalar başlar. Bunu gidermek için verilen Akineton ise bağımlılık yarattığı gibi gözlerin bebeğini küçültüyor ve önemli yan etkileri var. Oysa Aspirin doğrudan sinir sistemi regülatörü olup gut, siyatik, romatizma vb. ye çok iyi geliyor. Prozac türü ürünler, küçük beyine (beyincik) etkili. Anti depresif... Ne alırım , ne tavsiye ederim Allah korusun! Hiçbir ilaç "GEREKMEDİKÇE" alınmamalı. Yani akıl-sinir-ruh hastalık üçgeninde soyutluk/sanallık var. Beyindeki kitleler vb. dışında hiçbir cerrahi müdahale yapılamıyor. Ortada akılın ya da sinirin ya da ruhun görünmez yaraları iyileştirilmeye çalışılıyor. | |
Geri Dön Yukarı |