080 - 12 Nisan 2002 Cuma | |
Selam ve Selam, “Fecr Suresi - Kadir Suresi - Duhan Suresi - Kehf Suresi” Yukarı Fecr Suresi: 1. Yemin olsun tan yerinin ağırma vaktine, Bunlar 7 anlamlı. Kozmoloji, astronomi vb. Bunun doğrudan CİFİR şeması çizilebiliyor (Bizim ARŞ'ın 4 direği gibi). Kozmolojik ayetler bunlar... Akıl>>>Cifir çıkarımı yapan AKIL anlamında... Tanyeri TEĞET'tir. Tek bir noktadan yalayarak geçer, ARA (Nötr) bölgedir. "Şahitli namaz" olayı ile bağlantılı... Nötrinoların "Topraktan göğe çıkmasıyla yani Dünya’nın aydınlık tarafından girip öteden çıkmasıyla ilgili... Tam TAN/Fecr'de girdi ve çıktılar eşit olduğundan MELEKLER'in Melei Kudreti işbaşında. On (Aşr) gece ancak o çizeceğim şemada açıkça görülebilir. Şimdi ne anlatsam, çizim olmayınca çok zor... Çünkü Rakim yetmez illa ki bir çizim (Kehf/Geometri) olmazsa olmaz... Mesela ben bir şema örneği daha vermiştim sözlü olarak... Dedim ki gezegenleri ve burçları yatay-dikey bir grafik yapalım. Koç>>>Mars'ın kesiştiği noktayı (Yatay ve dikey), sonra Boğa>>Venüs, İkizler>>>Merkür, Yengeç >>>Ay, Aslan>>>>Güneş, Başak>>>>Yine Merkür, Terazi>>>Yine Venüs, Akrep>>>Plüton, Yay>>>Jüpiter, Oğlak >>>Satürn, Kova>>>Uranüs ve Balık>>>>Neptün... Yani burç kuşağına (Buruc Suresi’ndeki yemin bu şema için) Güneş’ten uzaklığına göre gezegenleri noktalar ve birleştirirseniz, inanılmaz bir şey: Arapça sülüs yazıyla Allah çıkıyor... Özellikle... Jüpiter-Satürn-Uranüs-Neptün ve Plüton OK oluşturuyor... O yönde "İki gezegen ki Şi'ra'ya götürülmüştü, yerini belli etmektedir. Yani gelecekte, sözkonusu karadelik (Güneş'in ikizi olup sönmüştü, daha önceki sohbetlerde bol bol anlatmıştım), o noktada bulunacaktır. Bu aynı zamanda Vakıa 76. ayet ile bağlantılıdır. Bu şemaları çizmeden anlatmam olanaksız gibi... Şems'e gelince... Şems "Güneş" demek değildir. Kelime kökü “Şamaş” ve “Şums"tur Samice... Evrensel olarak Güneş’imizin adı (Sankritçe “bRAhma”) “RA”dır. “Şi+RA” gibi, “Amon Ra” Gibi. “Ra Mu” gibi (Mu güneşi), Amon Hoteb'in gözü... NAZAR. “Şemsi bir ZİYA yapan...” derken, “ŞEMS” burada ışık kaynağı bir de “nurlu KAMER". Bu da ışık kaynağı olmayan ama yansıtan GEZEGEN anlamına geliyor. “Necm”>>>”Yıldız” değil! Parlayan her şey! “Kevkeb”>>>”Planet” demek değil (“Planet” ARZ'dır, ayak basılan her yer ARZ'dır), işlevsiz yıldızlar demek... “Şamaş” ve “Kamar” birer tanrı adıdır (“Şems” ve “Kamer”) ve o adlar Güneş ve Ay için ÖZEL seçilmişti. “Ziya”, “Ziynet”, “Ziyade”, “Zaid”, “Müzeyyen Sema” vb. hatta “Zeytun” bile birer KÖK kelimedir. Hatta olumsuzlarsanız “Ziyan” da aynı kökten, “Zayi” etmekten. Demek ki “Ziya”>>>Foton veren ama bir gün zayi olacak bir yıldızın yaydığı ısı-ışı enerjisidir. Fotonlar bilirsiniz ki soğurlar yani enerjilerini yitirdikçe , dalga boyları büyür. “Kamer”>>>Uydunun uydusu demektir ve evrenseldir (Güneşe uydu olan Dünya’mızın uydusu>>>”Kamer”dir). “Şamaş” ise her yıldız için (İçinde nükleer tandırı=Sakıb/Sevakib olan) her sistem için geçerlidir. Şi'ra'nın ışık verdiğini “RA” ekinden anlayabiliriz. Ve “RABB” başka “RAB” başkadır. Sankritçe “RAPu“İbranice'ye tek “B” ile girmiştir, “RAB“diye. Arapçada ise iki tane “B” ile “Rabb” diye kalkaleli okunuyor. Ve örneğin “Rububet” kelimesindeki gibi iki “b” kullanılıyor. Yine “HAKK” iki “k” iledir. Ama İbranice tek yani “HAK”tır. Bizde çift olunca “Hak”tan “HUKUK” kelimesini (iki “k” var) türetebiliyoruz. Bu İbranice de “Hukukçu”>>>”Hakko” kelimesinde de var. “RABB” iki tane yazıldığında önden öğretmen demektir. “Mürebbiye” gibi, terbiye etmekten “terbii” gibi. İbranicede “RAB” terbiye eden demek değildir, gün ışığının doğmasıdır. Işık münevverlik anlamında... Aydın kişi anlamında... Daha sonra bu kelime “Rabin”, “Raben”, “Rabbi” olarak Yahudi papazlarına verilmiştir. Arapçada tek olarak yazılanı daha sonra “BB” yerine bir “B”ye “T” eki getirilerek yeni türevler alınmıştır. “İrtibat”, “Rabıta” gibi. Bağlantı demek. Rabia kelimesi de Rabb'dan değil Bağlantıdan gelir. Rabat>>>Bu kelimenin dişisidir... Sankritçeden türeyen dillerde aynı benzerlikler vardır. “RAPT”=Rabıtalanan demek... Ve İngilizcede de buna benzeyen bir kelime var: Doğrudan SANKRİTÇEDEN (Dress ve Adress gibi) girmiştir. Hem Latinceye hem Germen dillerine... “Rapid”. Şuna dikkat>>>”interRUPT”... Yani RABITA kesilmesi. Açıkça görüyor musunuz? Sözü kesmek gibi... “Rapi” Sankritçe “kasa”, ya da “cömert” demek... Ve “Rupee”yi duydunuz mu? Hint para birimi. “Rupi” ve “Rapi” diye iki türlü okunuşu var. Kökenlerimiz Sankritçededir. İbrahim'in atasının dilinde... Zaten o tek dildi (Sanskritçe) Diller Babil kulesi olayından sonra AYRIŞTI (ki değinmiştim). Köklerimiz NUHÇA>>>Sankritçededir. Nuh'a bir kitab verilmedi (Nebiydi) ama tüm kitapların DİLİ verildi. O dil sayesinde bugün bir çok şeyi biliyoruz (O dilden örnekleri Yağus, Yeüke, Nesr, Vidd'i anımsayınız, bunlar NUHÇA dilinin TEK KELİMELERİDİR). Nuhça Sedr ağacı (Cedir) tüm Dünya dillerinde aynıdır. Cedir, Cedar vb. gibi (Sedir okunur, Ya da ing. Cedar Forest>>>Sedir ormanı gibi). İbranice Seir, Arapça Sidre. Fecr Suresi’ndeki 21 kelime Sankritçedir. Arapça sözlüklerde helak olmuştur. Allah’tan ki, Kur'an'ın bazı Sankritçedir. Kevser'in “esir” olduğunu bilmezler, “şarap” derler (Sirob). Yani Adiyat Suresi’ndeki hiçbir şeyin Kur'an'da geçmemesi gibi, Fecr Suresi’nde de gördüğünüz hiçbir şey gerçek değildir. Arapça sözlüklerden alınmıştır sadece... “Vel Adiyatı Dabhan”... Bunun içinde "Cenk meydanlarında soluk soluğa koşan atlar hakkı için" gibi iftiralar vardır. “Cenk” yok, “meydan” yok, “soluk soluğa” yok, “atlar” yok, “hakkı için” yok! “Vel Adiyatı Dabhan” içinde yukarıda saydığım hiç bir kelime yok... Kasem (Uksima) yemindir. Ve+la sadece DİGİTAL sistem içindir (Ve>>>AND). Daha önce bil El-... diye kelimeye bağlandığını (EL>>>1) sonra Ve>>>AND, La>>>0 olduğunu anlatır. Mesela Kadir gecesinin başı Duhan’dadır. Daha önce yazmıştım bu iki surenin bağlantısını... Duhan Suresi: 1. Hâ, Mîm. Yani gerçekte Kadir suresi “Ha-Mim” diye başlar. Ve bunun devamı ise "Biz onu Kadir gecesi indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu idrak ettin mi? Bin aydan daha hayırlıdır. O gece melekler ve ruh iner de inerler...”, derken bu ikisi arasındaki benzerliği daha doğrusu kopukluğu görebilirsiniz. Kadir Suresi: 1. Biz onu Kadir Gecesi'nde indirdik. Tan yeri ağarana kadar yani FECR sökene kadar... Ve iki surenin ayetlerini yanyana koyduğunuzda tamamen birbirini açıkladığını görürsünüz. “Ve ma edrake ma leyletil Kadr” derken, “Ve” >>>”AND” anlamındadır ve Duhan Suresi’nden GÖNDERİLMİŞTİR. Böylece neyi idrak edeceğinizi anlamak için tevafukuna dönersiniz, yani Duhan Suresi’ne... İşte o zaman İDRAK tamamlanır. Böylece on geceden BİRİNİ de anlamış olduk. Ama diğer kandiller o on geceye ait değil, onlar bizim halk folklorundan ibaret... Yani Regaib, Mevlit vb. hadislere bağlı olarak oluşturulmuştur. Kur'an'da yazmaz (sadece Kadir Gecesi vardır). Bir de kalan 9 gece... Ki o geceleri ŞEMA ile anlatabilirim. Geleceğin bilimi ve tevilleri bildiğimiz anlatma biçiminden daha karışık (Aslında çizimi anlayınca çok KOLAY, anlayana kadar zor...). AGCT. Bu 4 nükleotik asit/baz tıpkı bilgisayar gibi çalışır. Çekirdek asitleri (Adenin, Guanin vb.) bilgisayar anorganik kimya ile; İnsanın zihinsel boyutu ise organik kimya ile çalışır. Bilgisayar kısıtlıdır (İnorganik molekküller makro değildir) ama organik olanlar ise evren boyunca birbirine kopmadan dolanabilir. İnsanın boyuna uyarladığınızda, yüz milyar km. olarak çıkar bu uzunluk. Bir tek kromozom içinde 214 milyon km. var. Makro moleküller, yani biyolojik dev moleküller zaten PARANORMALDİR. Bir Uranyum bile KARARLI olamazken, yani bozunurken Uranyum'un yüzlerce katı bir kitle bir tek hat üzerinde (mesela taşıyıcı DNA gibi) hiç bozulmadan dizilir (sadece radyasyon bu özelliği bozar). Eğer bunun üzerinde yürüyebilseydiniz 214 milyon km. yol katedecektiniz (Güneş-Dünya arası 150 milyon km.). Bütün bunlar PARANORMALDİR. C6H12O6 bile paranormaldir. NaCl derken bir tuz bir Natyum ve bir de klordan oluşur. Düşünün ki bunun yüzbinlercesinden bir dizi yani TEK BİR MOLEKÜL oluşturduğunu? Orada herhalde bir tek TUZ karadeliği oluşur ve evren orada çökerdi. Yani öyle bir plan var ki bizde (cifir şekillerine bakınız), Arş (CHON>>>den>>>AGCT) hep dört direktir. Düşey olarak dönen DNA sarmallarına, yatay olarak da bunda yer alan fosfatlara örnektir. Orada da TEK sayılar kullanılır (asallar) ve bir de ASALIMSIlar (Çift de deniyor Kur'an'da, çünkü bunlar gerçekte asal değil). Asallar TEK; asalımsılar ÇİFT sayılardır. Asalları DİREK, asalımsıları da bu direğe çekilen-gerdirilen bir sirk (circus) çadırı gibi düşünün. Yani Asallar direk=Rakim iken, asalımsılardan bir çadır içi Kehf/Mağara çıkar. Ancak, bu çadırın olması demek, gün ışığının içeri girmemesi demektir. Bu yüzden mağara (Kehf) karanlık olarak tasvir edilir. Ayetlerde bu mağaranın bir medhali (girişi) yani “sirk çadırı”nın kapısı vardır. Kehf suresinde, Ashabı Kehf’in köpeği, mağaranın girişinde (tan yeri söktüğü yerde) ön ayaklarını uzatmış beklemektedir. Mağara karanlık, bunu biliyoruz ama... Bir de GÜNEŞ olayı var. “Güneş tepelerinden doğar ve batardı...”, “Onları SAĞA ve SOLA çeviriyorduk...”. Bu iki ayet misali ÇOK önemli. Kehf Suresi’nin FECR suresiyle HOLOGRAMİK bağlantısı var zaten... Kehf Suresi: 17. Güneş'i görüyorsun: Doğduğu vakit mağaralarından sağ tarafa kayar, battığı vakit ise onları sol tarafa doğru makaslayıp geçer. Böylece onlar mağaranın geniş boşluğu içindedirler. Bu, Allah'ın mucizelerindendir. Allah'ın kılavuzluk ettiği, doğruyu bulmuştur. Şaşırttığına gelince, sen ona yol gösteren bir velî asla bulamazsın. “Alimler” Yukarı Daha önce de bir sobette Kehf Suresi’nde Allah'ımızın Resulullah'a "Soru sorma" demesinin gerekçelerini anlatmıştım. Allah Resulüne şunları söylüyor: "Sana Kur'an'ı okutturacağız ve sen unutmayacaksın, ama Allah'ın diledikleri müstesna..." (Âlâ suresi). "Kur'an'ı okurken ben bunu unuturum diye acele etme, de ki : Rabbim ilmimi artır!" (Ta-Ha suresi). "Bu konuda daha başka soru sorma ve bilmediğin şeyin ardına düşme" (Kehf suresi). Ve biliyoruz ki, Hızır Musa'ya "Bana (nedensellik ile bağlantılı) sorular sorma!" (Kehf suresi). Bunlar Resulullah'ın ALİM olmayışı yüzünden... "Sen şöyle şöyle yap..." dediği ayetlerdir. Ama örneğin, Musa HIZIR'a soramaz demek, Hızır HİÇ BİR ŞEY BİLMİYOR demek değildir. Resulullah da aynı durumda. Soruyor ama Allah "Sorma" diye susturuyor, yani BİLENLER BİLİYOR DİYOR... Hem elçi hem alim olan TEK peygamber gelmiştir>>>İDRİS. Bunun dışında bir tek peygamber daha yoktur. İsa geçmişte ALİM değildi, ama gelecekte olacaktır. Allah ile Tur'u Sina'da birlikte olan Musa bile alim değildir. Resulullah ise okuma-yazması olmayan tam bir ümmi. İsa-Mesih gelecekte Resul olmayacak. Zaten İsa ve Mesih kelimelerinde iki tip var: Geçmişteki Kelamullah/Allah'ın kelimesi olan İsa... Bu İsa'nın yerden kaldırılmasıyla, İsa görevi ve kelamullah sıfatı da kalkar. Sade bir vatandaş olur (gelecekte). Yani İsa (İesus), İbranice "Tedbili kıyafet"den türetildiğinde, Yessu>>>Messiah, yani İsa>>>Mesih olur. Bu yüzden iki ayrı SIFATI vardır. 1. İsa Yine diğerlerinin de iki ismi vardır: 1. Alias Adler “Might” kelimesi İngilizcede, “MAY”den gelmektedir. Bu kelime ise Angloca “Machd” ve Saksonca (Eski aşağı almanca “Mag”dan (İngilizcesi may) türeme ve “machtie” biçiminde yazılır ki, Sankritçesi “Maitrea”dır. “Might”>>>”Matra” . Arapça ve HİNT alfabesi çok aşırı benziyor. İbranice ve Yunanca da birbirine benziyor. Aynı zamanda İbranice Arapça'ya en yakın dil... Ama bir nokta var ki iş orada ayrılıyor: Arapça Yunanca’ya benzemiyor. İşin tuhafı Yunanca İbranice'ye benziyor. İbranicenin kardeşi Arapça ise Yunanca’ya benzemiyor. “Brian Green - Carl Sagan” Yukarı Brian Green Zick-Zack'tandır. Zick-Zack yaklaşık bin kişilik bir bilim adamı laboratuvarı... Zick-Zack mensuplarının "Müslüman" olmaları gerekmiyor. Yani ZORLA Müslümanlık yok Zig-Zag'da... Zig-Zag’ın ise tamamı Müslümandır. Hadislere inanan, Hafif olan, çok az sayıda Hanif olan bir gruptur 313 Zig-Zag. Bazı Zig-Zag mensupları halen evliya masallarına inanıyorlar ve hadislere göre hareket ediyorlar ve Cat Stevens kadar saçmalıyorlar... Carl Sagan ise bir Extrobiyologdur. Yani Pan Spermia'ya inanır (Pan Spermia sadece TARIK ile nakledilir). Evrendeki tüm canlılar için BİR TEK KOD (genetik şifre) olduğuna inanan Saganist görüşe göre, cinler-melekleri vb. nin de bizimkiyle aynı olan spermleri olduğunu varsaymak yanlışındalar... Carl Sagan değerli bir bilim adamıdır ama, Kur'an ve Zig-Zag dışıdır. Benim kitaplarına sadece iki kişi önsöz yazdı. Biri Borges, diğeri de toplatılan kitapta Hawking... Ben Carl Sagan'ı sadece Berkeley'deyken bir konferansından tanıyorum. Asimov ile birlikte gelmişlerdi ve Arthur Clarke'ın anısına bir konferans düzenlenmişti. İlgi sıfırdı... 1960'lı yıllarda maalesef, teorik bilim adamlarını, "Bilim kurgu yazarı, fantazyacı, yalancı ve şarlatan" saymak modası vardı. 1968 kuşağı ise bir darbe yaparak, "Bilim kurgunun da bilim içinde olduğunu" söylediler. O çağın ilk “hippy”leri teorik fizik öğrencileriydi, yani çok kaliteli bir kuşaktı. 1973 yılında "Karadelik tekilliklerini" ortaya koyan Hawking de bir “hippy” idi (halen de “hippy”dir ruhen). “Zaman Gezmenliği - Yuşa” Yukarı Nakil zamanda Yuşa gibi gidip gelmektir. Kötü Yuşa'yı Musa öldürdü (birinci ölüm). Sonra onu geçmişinde Hızır öldürdü, bebek iken (ikinci ölüm)... En sonunda YENİ Yuşa doğdu ve iyiydi. Hem Musa'nın yoldaşı oldu, hem Hızır'ın ve iyi bir insan olarak öldü (üçüncü ölüm). Zaman ileri geri gittiğinde böyle TUHAF/Paranormal şeyler oluyor, İki kez doğup, iki kez ölebiliyorsunuz. Aynı anne-babadan doğmuyorsunuz her birinde... "Zaman geri akınca, illa ki GERİDE (Kaburga-Omurga) KEHF=Rahminden doğuyorsunuz. Omurga=Rakim, Kaburga (Boşluğu)=Kehf... Yuşa tepesi Beykoz'da Akbaba mahallinde bir tepenin adı... Nasıl ki Ermeniler, Nuh'un gemisinin Ağrı (Ararat) dağına oturduğuna inanıyorsa; Bizans'ın esinlendiği Ortodoks skolastik de , İncil'deki "İki denizin birleştiği yer” olarak, "İstanbul Boğazı’nı" düşünmüşler. Bu boğaz bilindiği üzere Karadeniz ve Marmara Denizi’ni birleştirir. Ama öte yanda da bir boğaz var (Dardanel), Marmara ve Ege’yi birleştiriyor. Böylece Ermenilerin Ararat yanılgısı gibi, Ortodoks’lar da "Yuşa"yı getirip "Beykoz'a", Bikos=İki yaka) koymuşlar... O Yuşa (Jezaeel) Sina bölgesindeki Yuşa değil. Yuşa Şehid oldu... “Kişisel Bilgiler - Stephen Hawking - Janna” Yukarı İstanbullular, bir ara Eyüp Sultan'a gidiniz. Pierre Loti (Piyer Loti) yoluna tırmanınız. Yolun üçte birinde "Mareşal Fevzi Çakmak"ın mezarını sorunuz. O araya giriniz. Mezarı kolaylıkla bulacaksınız. Fevzi Çakmak’ın hemen yanıbaşında bir mezar var. Hemen bitişik yanyana... Mezartaşında ne yazılı biliyor musunuz? Bir baba kız yatıyor orada... Adil (baba) ve kızı: Müfide Atalay... Benim bir kaç annem vardır. Öz annemden tiksinirim (ben kötü örneğim, sakın buna tevessül etmeyiniz, çünkü ÖFF bile diyemezsiniz anne ve babalara...). Ben özel olarak beni doğuran dediğim, anne diyemediğim Eva Weissschild'e karşı önlenemez bir nefret duyuyorum. Zaten babam yoktu, benim %100 öksüz olmama neden olmuştur. Ve ben safkan bir yetim iken, asla hiçbir kimse "başımı okşamadı". Ta ki 20 buçuk yaşında iken Müfide Atalay'dan başka... Hawking-Jana ise iki ayrı zamanda iki anneli... Hawking ikinci (sonraki) anne babasına düşkün iken; Jana da tersine... Birinciye düşkün (öncekine). Hawking haklı... SOLİD denen bir program gereği doğumu planlandı. Ama Jana öyle değil, doğal olarak doğdu. Solidlerin "Herşeyi bilmesi" üzerine faşistçe bir "GEN" seçimi ile yapay oluşturulmasının bedeli, "yetimlik"tir. Gelecekte, doğum olayını, hanımlar "ihale" edeceklerdir. Yani, yapay bir modülde gelişecektir kimi bebekler... | |
Geri Dön Yukarı |