088 - 3 Mayıs 2002 Cuma

Selam ve Selam candaşlar,


“Hanif İslam” Yukarı

Yeryüzünde öğrenilmesi neredeyse imkansız üç şey var:

1. Kimse Müslümanlığı öğrenemez (Hanif dışında),
2. Pek az kişi ayna (mirror telepattır),
3. Alimlerden başka hiçbir kimse KUR'AN'I asla anlayamaz.

Ve ne tuhaftır ki, BİZLER üçünü de inhisarımızda, tekelimizde tutuyoruz. Hanif de bizde, telepat da bizde, alim (Almighty) de bizde... Üstelik başka hiçbir kimsede yok... Sadece bizde... Buyrun Allah'a şükredelim sonsuz kez...

Alim olmaya soyundum. Şu son nefes var ya... Yaman olacak yaman... Firavun'u secde ettiren ve binlerce yıl sonra onu mumya gibi dışarı atan son nefes... İman, yaşamınızdaki tüm yaptıklarınızdır. Allah ayrıca bize iman katmaz ve iki kez iman etmemizi ister üstelik. Bir iman Allah'a yetmiyor... Bizden çifte istiyor. Her imana “selam ve selam”... “OKU Rabbinin adıyla... OKU”, iki kez oku geçiyor o surede... İki kez oku, iki Cennet iste, iki ömür iste, İki kez barış yap (selam ve selam). Allah bir ya, bizden BİR değil; hep İKİ İSTİYOR... Bizi çift çift yarattı, çift çift iman, selam vb. istiyor. Karşılığında çift çift veriyor. Allah Rahman ve Rahim yani ana/baba gibi çift operatör isme sahip ama kendi TEK (Ehadün Vahid).

Allah'ın kullarından bir kul (Abdullah), Resulullah gibi bir insan ve sıradan... Hata yapar. Günde otuz yalan söyler ve "Bugün az yalan söylemişim diye sevinir". Gizlisi yoktur. İbadet ve kabahat gizlidir diyen YANLIŞ düşüncedir. Kabahat söylenmelidir (sırlar ise saklanmalıdır). Bunlar Allah'ın ayetleridir. Sırlarınızı anlatırken çok dikkatli olmalısınız. Ne var ki ben bu kapsamda değilim.


“Müezzemmil Suresi (Namaz - Örtünme)” Yukarı

20. Hiç kuşkun olmasın, Rabb’in senin durumunu biliyor. Gecenin üçte ikisinden daha azını, yarısını, üçte birini ayakta geçiriyorsun. Seninle beraber olanlardan bir grup da öyle. Allah, geceyi de gündüzü de ölçüye bağlamıştır. Sizin onu kuşatamayacağınızı bildi de size tövbe nasip etti. ...

“Hiç kuşkun olmasın, Rabb’in senin durumunu biliyor”. Resulullah, Rabb’ine rapor vermek alışkanlığındaydı. Mesela ben diyelim ki Rabb’ime "Şu kadar namaz kılacağım" diyorum, namazı kılıyorum ve sonra da "Tamam şu kadar işi yaptım" diyorum. Bunda bir tuhaflık var mı yok mu? O beni görmüyor muydu? RAPORA ne hacet?

Resulullah efendim, Hira Dağı’nda, mağarada kendi kendiyle konuşurken belki de yalnız insanın yaptığın yapıyordu. Kendisiyle konuşmak! Bu rapor alışkanlığı getirir. Kuşkuculuğu var mıydı? Vardı elbette... İbrahim kuşku üzerine kurmuştu dinini. Ne var ki, İbrahim atamız, "RESULULLAH" değildi en başta... Onun kuşkulanmak hakkıydı. Ama Resulullah efendimiz HAZIR aldığı elçilikte kuşkuculuğu yapmamalıydı. İbrahim atamız, bağıra çağıra, cerbezelik ile ve cebren Cebrail'i getirtmişti. O günden sonra adı Cibril oldu. Oysa resulların tamamı (İbrahim dışında) Cebrail ile zorla değil, normal yollardan bağlantı kuruyorlardı. Şöyle de diyebiliriz: Cebrail Resulleri zorlar (Cebr, Cabir'dir) ama İbrahim Atamız tersine zorlayıcıyı zora sokmuş, cabbarlık yapmıştır.

Dolayısıyla Resulullah kuşkulanmamalıydı. Resulullah'ın "Belki+li kuşkuculuğuna, Rabb’imiz çok yumuşak yanaşmıştır ve İNANMASINI (iman etmesini) istemiş ve MUHAKKAK demiştir (kuşkusuz diye de çevrilebilir).

“Gecenin üçte ikisinden daha azını, yarısını, üçte birini ayakta geçiriyorsun”. Şimdi burayı açalım: Kaba bir hesapla kışın 16 saat gece; 8 saat kadar gün ışığı, yazın da bunun tersi: Haziran'da 16 saat gündüz ve 8 saat gece... TSİ 21:30'da oruç açılıyor yaz gecesi mesela 21 Haziran'da... 04:00 civarında da gün ışımaya başlıyor (ak ve kara iplik diye genellediğimiz durum). Şimdi 21.30'da hava karardı. Yaz gecesi hemen yatacak halimiz yok ya? Biraz eğlendik. Yazlıktaydık, çay bahçesindeydik. Derken saat 01:00 oldu, yatma zamanı ile 02:00 olsun, iki saat sonra imsak! Yaz geceleri İBADETİ Allah'ın isteği doğrultusunda AZALMAKTADIR. Kış gecelerinde ise TERSİNE ibadete bol vakit var. Yani YAZ'ın ibadetin çıtasını düşürürken, kaygılanmayın! Çünkü geçtiğiniz kış bol bol ve uzun gecelerde ibadet etmiştiniz. Sakın ha, kısacık yaz gecelerini kendinize ANGARYA etmeyiniz.

Kışa gelince: 16:30 civarında orucu bozdunuz. O da ne, saat daha çok erken. Diyelim ki uykunuz geldi. Buyrun 8 saat uyuyalım. 20:00’de uyuduysak, gece 04:00'de uykumuzu almış ve dingin olarak ayaktayız. Daha sabaha dört saat var...

İşte yaz gecesi, kış gecesi ve ikisinin ortası (21 Mart, 23 Ekim gibi), gecenin üçte ikisinden daha azını, yarısını, üçte birini ayakta geçiriyorsun. Ayakta=Uyanık olmak Bunları GÖRDÜNÜZ MÜ? Yani hissettiniz mi ÖLÇÜYÜ? OKUyucu OKUR olmazsa o netliği göremez.

"Seninle beraber olanlardan bir grup da öyle"... Bunu da geçen bir sohbette anlatmıştım. RESULULLAH'a özel durumlar var. Eşlerine de (cilbab) özel... Ve ayetten rahatlıkla anlaşılmaktadır ki: Yani seninle bir arada bulunan DEĞİL, "çağdaşın"... Resulullah'ın çağdaşı. O çağda yaşayanlar. Gerçek şahitler (yalancı hadisler değil, siyerler). SADECE Resulullah'a ya da EŞLERİNE mahsus olmak üzere... Yani o çağda ve sadece yaşayanlara özel olarak, Resulullah eşleri pelerin giydiler, maiyetindekiler ve nedimeleri ile efendimizin KORUMALARI özel bir üniforma kabilinden giyindiler. Allah'ın emri bu doğrultudaydı.

Demiştim ki: "Artık Resulullah yok! " Ben Resulullah değilim ki, benim EŞİM cilbab giysin! Benim eşim de Resulullah eşi değil ki! Ama çağımızda cuma gününü tatil yapan bir milyar Müslüman, aynı mantıkla, eşlerine cilbab giydiriyorlar ve bir milyar peygamber eşi var demektir. Cilbab= Kukuleta+pelerin demek. (eBABil, cilBAB, BABüssemavat vb. bunların etimolojisini daha sonra anlatırım). Kara çarşaf, Hristiyan rahibelerden bize geçmiştir. Onlara da YAHUDİLİKTEN geçmiştir. Namaz takkesi de öyle! İlk Musa kullandı, sonra hahamlar ve Hristiyan rahipleri, şimdi de biz kullanıyoruz namaz takkesini. Rahibe kıyafeti de aynı: Bir tülbent başa, üstüne pelerin altına da CÜBAB (Cübbe). Kadınlardaki durumuna da Cilbab deniyor. Kadın pelerin+kukuletası (başlığı). Karaçarşafı İran'ın Esfahan Yahudileri, İslam kadının başına geçirene kadar GİYİLMEDİ (İran yahudileri, Hadisçi Müslim de onlardandır, Esbahan=İsfahan'lıdır).

Müslüman kadının kıyafeti merkezden çevreye doğru anlatılır (Nur 31 şöyle sıralıyor): Ziynetlerini (Kadın ve erkeğin birbirine yapı olarak hiç benzemeyen iç-dış olmuş bölgeleri) zıt iki bölgesini, yatak odasında SADECE eşi görür. Bu iki bölgeye BİKİNİ (iki parça, dö piyes gibi) ziynet denir. Takı, mücevher demek değil... Ziynet şudur: Kadın ve erkeğin EN FARKLI (iç dış olmuş) yapısı ki mutlaka saklanmalıdır. Diğeri de yarı benzeş bölgesi: Erkek memeliler sınıfındandır ve XY gereği kuşkusuz X=Biraz dişidir. Yani süt vermeyen güdük memeleri vardır. Kadın ve erkeğin birbirine hiç benzemeyen (tersyüz olmuş) uzuvları ve çevresi ziynettir. Erkek için de aynıdır ama ayrıcalıkla, erkeğin güdük memeleri ziynet sayılmamıştır.

Ziynet'in daha iyi anlaşılması için müZeYYeN kelimesindeki ana harflere bakınız. Ziya ışık ya da Ziyan (ışık tüketilmesi) ile ilgisi yoktur. Aslını ararsan bunlardan farkı “J” harfi ile yazılmasıdır (“Jiynet” gibi düşünün). Ama “J“harfi gitti, yerine ya “Z” ya da “peltek Z” ya da “C” geldi... Aslında örneğin “Zül+karn+eyn”, “Jül+korn+eyn”dir. Latince ve Sanskritçedeki gibi “Jül”ü düşününüz.

Ziynet (Jiynet) altında kalan bölgeleri eşler birbirine gösterebilir ki bu çok doğal, fakat, ALLAH ve melekleri, onları çıplak görmesin diye, eşinden saklanan, karanlığa ya da örtüleri siper ederek yaşayan kadın sayısı, örneğin Afgan nüfusunun yarısı desem inanınız. Eşlerinin yanında eldiven giyip, bunu cinsel buluşmada bile çıkarmayan TARİKAT var Türkiye'de... Metropollerimizde yazın eldivenle çıkan tarikatlar var. Çift peçe altından yemek yiyen kadınlar var... Onlara el sürülemez!

Ayet diyor ki: Allah'dan kuşkulanmayı bırak, ona rapor da verme... O seni izliyor, biliyor. İçinizdeki çağdaş arkadaşlarınız (korumalar, refakatçi kadınlar vb.) ve Resulullah için gecenin ÜÇ DİLİMİ (yaz ve kış uzama kısalmaları) ölçüleri de anlaşıldı. "Seninle beraber olanlardan bir grup da öyle"... Özel olarak sadece RESULULLAH dönemine aittir. Örneğin Ali İmran 110 da böyledir. "Siz insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz" diye başlıyor... O ESKİ çağın çağdaşları (sahabi) Resulullah ARALARINDA, içlerinde ve ARKADAŞLARI... Resulullah'ı her an görmek mümkün. Yani onlar gördüler ve yüksek ahlak üzerine yaratılışını da idrak ettiler. Sadece Resulullah eşlerine ÖZEL olmak üzere özel imtiyazlar aldılar... Sadece Resulullah'a ÖZEL ve özgün olmak üzere, Resulullah'dan gece içinde SADECE KENDİSİNİN namaz kılmasını istedi Rabb’imiz. Ama bunlar bizi bağlamıyor. Çünkü 110 Allah'ın huzurunda, Rahmeti numaileyh.

Şimdi 104 (BİZLER) 114 (BATILI MÜSLÜMANLAR) var, karşılarında 116-122 ayetlerle anlatılan DİĞER MÜSLÜMANLAR var... Gördüğünüz gibi, dört grup Müslüman var. Neden 4 grup? Gayet basit:

1. Çekirdek grup, yani ÖZEL ÖZGÜ ve RESULULLAH'ı tanıyan sahabe zümresi...

Bu zümreden feyizlenen:

2. Doğudan akli iman
3. Batıdan akli iman grupları ayrılacak.
4. Geriye ise Mauncu grup kalıyor... Yani süfyanistler, Hafif Müslümanlar (ileride asker kaçağı denecektir kendilerine).

“Seninle beraber olanlardan bir grup da öyle. Allah, geceyi de gündüzü de ölçüye bağlamıştır. Sizin onu kuşatamayacağınızı bildi de size tövbe nasip etti. O halde Kur'an'dan, kolay geleni okuyun...”. İşte o grup 110 (Ali İmran elbette). Ayet devamla: "Allah, geceyi de gündüzü de ölçüye bağlamıştır"... 7 anlamını vermeye gerek yok. Ayet diyor ki: Geceler uzar kısalır, mevsimler vb.var. Bu açıkça belli.

Şimdi şuna dikkat: "Allah, geceyi de gündüzü de ölçüye bağlamıştır. Sizin onu kuşatamayacağınızı bildi de size tövbe nasip etti". Bunu niçin yazdım? Yaz geceleri, gece fazladan namaza zaman bulamadınız mı? Kışın bu işi bol bol yapın ÖDEŞİN diyor ayet... Yaz geceleri çok kısa, yormayın kendinizi... Böyle diyor ve bu uzayıp-kısaltmalara engel olamayacağımız içindir ki, “Sizin onu kuşatamayacağınızı bildi de size tövbe nasip etti. O halde Kur'an'dan, kolay geleni okuyun", yani yaz gecesi bu işi yapacaksan, EN KISA, en kolay olanı okuyun. En tembel namazı kılın diyor ayet... Ve dini zorlaştırmayın, örflere, törenlere boğmayın, dinden nefret ettirmeyin, sevdirin, bu din kolaylık dinidir ve günün iki yanındaki namaz dışında kalan GECE size NAMAZ olarak ayrılmıştır. Gündüz "İşten, güçten çalmayınız" (“çalışmak İBADETTİR”, bu da ayettir). Gündüz "İşimizde gücümüzde, meşgalemizde olduğumuzdan, Allah namazları GÜNDÜZ değil resmen gece istemektedir... Halen ANLAMADILAR MI? Gündüz evvel sünnet, son sünnet kılanlar... Hatta ve hatta kuşluk vb namazı kılanlar... Gayrı Müekkede Sünnet (Süfyanilik) namazı kılanlar... Ve Kur'an'dan KOLAYINA GELENİ DEĞİL! En uzun Sureleri (Türkçesini bile bilmeden) öğrenenler... Ve iki rekatlık sabah namazında EN UZUN ve en zor tilavetleri okuyup da, cemaati yarım saat ayakta tutan, ayakta uyutan ve de maaş yutan imamların yaptığı gibi ZORA koşmayın bu dini...


“Namaz’da Selam Vermek” Yukarı

Namazda, SAĞA ve SOLA iki kez selam veriyoruz. Sağa selam sonra sola selam... "Esselamü aleyküm ve rahmetullah dememelisiniz. Çünkü AYET, onu öyle yazmıyor, "boş söz sayıyor". Namaz bitince önce sağa "selam", sonra sola "selam", hepsi bu.


“Dua Etmek - Allah’a Borç Vermek - Allah’ı Hissetmek” Yukarı

Dualara ihtiyaç var, fukaradan, yoksuldan... Allah'a borç verenlerden vb. İşte dualar böyle oluşuyor. Onlar dua ediyorlar ve ömüre ömür katılıyor da KİMSENİN haberi yok... Allah daha çok iyilik etmeniz için, ÖMRÜNÜZÜ uzatır ve ömrü uzatmak da sizin elinizde... DUA ile (ama duanın yakıtı da hayır-hasenat yani iyiliğinizin geçtiği kimselerin duası...). Bir okulçağı öncesi çocuğu giydirin... Bakın seneye "İş statünüzde, lehinize neler neler olacak ki siz bile şaşacaksınız". RASTLANTI yok! ALLAH var. ONUNLA konuşuyoruz şu anda... Ve o şahid...

Allah hepinizin (örneğin) arkanızda, ensenizin dibinde, dönseniz görecekmişsiniz gibi... Ama dönmeyin (ben dönmüyorum) dönersem bir şey göremeyeceğimi biliyorum ama onu ensemdeki gözlerle görmek istiyorum da onun için dönmüyorum. Orada olmasını istiyorum. Sırtımı ürpertmesine bayılıyorum. Yazın bile üşüyorum o zaman... Bir de gözlerimden yarım-buçuk yaş gelmesine çok haz duyluyorum. Yani bir damladan nasıl BANYO yapmış gibi ferahlayıp çıkıyor insan! Doğrusu Allah'ımız GÖZYAŞIMIZDA SAKLI, kalbimizde, aort damarımızda saklı. Ürpermek çok güzel, ağlamak da. Hele İki rekat gece namazında ağlamak ne güzel... Ve ne güzel ki, "Şu an içimden geldi" sulugözlü namaz kılayım" diyebilmek...

Öteki türlü mahvettiler bizi... Evvel sünnet, farz son sünnet, vitir, vacib. Al sana Yatsı namazı (aslında böyle bir namaz yok) Eee! 5 rekat da akşam ya... Hepsini ANINDA kıl, git yat, serbest kal... İşte bunu yapıyoruz biz... Hiç haz almadan yatsıya (uzun namaz ya) gidiyoruz. Adet edinmişiz... Allah da biliyor gocunmuşuz, etraftan "kılmıyor" demesinler diye namaz kılmaya yani "elim mecbur" kendimi DİN'e adamaya, kurban etmeye teslim olmuşum. Allah'a değil; dine tapıyoruz biz... Biz o namazdan asla ve asla GÖZYAŞI denen fırtına ardı yağmuru hiç bilmedik... Sadece namaz kıldık ve herkes gördü... Uyduk imama, ya da uyduk şeytana. İmamda bile gaz yok... Esniyor, uyukluyor ve namaz kıldırıyor. Ta ki, namaz sonrası bir kahveye oturunca etraftan ona çay may ısmarlanana kadar cansızdır. İşkence...

Kur'an'dan kolayımıza geleni okumanın bir anlamı da şu: Minimum rekat! 32 falan değil, 2 sadece (Namaz asla bırakılmaz, unutmayalım). Hanif Namazı çok KOLAYDIR. Öğleden önce ve öğleden sonra birer çift namaz kılınız. Geceleyin de bir çift YANİ ÜÇ farz... Ya Sünnetler? GECEye namazın tehir edildiği ayetlerle ortada... Gündüz sünnet namazları kaç? 2 sabah, 6 öğlen, 4 ikindi, 3 akşam ve 9 yatsı... Bunları 24 MUAVİYE NAMAZI olarak kılacağınıza, gelin GECENİN BİR YERİNDE KALKIP (Öğlen vaktinin tam tersinde, 12 saat farkla), 24 değil 24242 rekat kılalım. Beni neden kısıtlıyorsunuz? Geceleyin kalkılan ve farz olmayan namaz ile coşmalıyım. Öteki türlü bana GAZ gelmiyor. Ağlayamıyorum, yarım damla gözyaşım oluşmuyor! Bıraksınlar beni geceleyin 2, yetmedi mi daha 2, yetmedi mi? Peki 28... Kış geceleri UZUN olur. Teravih olarak değil ama ŞU ANKİ BİLİNÇLE kendi kendinize namaz kılsaydınız, gözyaşınızın aktığını görecektiniz. Muaviye sizi ağlatmıyor. Yezid de Şiileri ağlatıyor ama, sahte ağlayış onlar... Bir benzetme sadece... Evet dostlar, DİN BU.


“Raslantı” Yukarı

Rastlantı yoktur. Rastlantı varsa Allah yoktur. Allah varsa rastlantı yoktur. Çünkü TESADÜFEN ALLAH yoktur. Yani Allah bir tesadüf sonucu oluşmuş değildir. O nurunu tamamlayacak ve tüm evrenleri yaratacak-yokedecektir... Sonsuz tane evren demek, RASTLANTI yoktur demektir. Şu evren %100 VAR değil mi? %100 siz varsınız değil mi? Peki 100'de yüz demek HİÇ RASTLANTI YOKTUR demek değil mi? Bu evren %100 VAR mı? Yoksa bir rastlantı sonucu mesela %33 mü var da 67 yok mu? Ya da ben varım ama % 100 değil de % 40 varım? Yani midem, dalağım, beynim ve kalbim yok.... Olur mu böyle şey! Ben %100 varım. Allah yazı-tura atmaz!

Geri Dön     Yukarı