111 - 4 Ağustos 2002 Pazar

Selam ve Selam,


“Hanif İslam” Yukarı

Evlatlarımıza HANİFLİK nasıl anlatılır? Bu sorunun yanıtı kalın bir kitap, ya da bizim sohbetlerden alınabilecek en basit süzüntüler. Haniflik denen İslam çarpı İslam fenomeni İBRAHİM ile ortaya çıkmıştır. Adem, Nuh vb. dahil KİMSE o güne kadar HANİF değildi. Namaz secdeden ibaretti, rüku vb. yoktu. İbrahim'den itibaren, BEŞ büyük şart yerine geldi. İbrahim ilk PROTESTAN olarak işe başladı ve kendi soyunu DEĞİL bizleri (MİLLETİNİ) düşünerek dua etti. Kelimei Şehadet, Hacc, Oruç, Salat (Namaz) ve Zekat onunla birlikte kural oldu. Daha önce bunlardan neredeyse HİÇBİRİ yoktu (Kelimei şehadet yoktu >>> ALLAH BİR TEK derlerdi. Namaz, Secde'den ibaratti. Oruç HİÇ yoktu. Zekat ASLA verilmezdi. HACC HENÜZ bilinmiyordu (Kabe yoktu). Zemzem yoktu, İsmail ile birlikte inşaa edilen Beytullah yoktu. Bizim dinimizi kuran İBRAHİM atamızdır. HANİFLİĞİN birinci kuralı budur. Biz Öncekilerin ya da Resulullah'ın dinini değil; İBRAHİM'in dinini tıpatıp yapıyoruz. KUR'AN, HANİFLİK bazında indirildi. Çocuklarımızın önce bunu bilmesi gerekiyor.

BESMELE İbrahim'e indirildi. Zebur, Tevrat ve İncil'de de vardı. Örneğin Süleyman as. sebe melikesine "BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM" diye yazarken, kökenini İBRAHİM'e inen 50 sayfadan aldı. O 50 sayfada TÜM kitaplar kodlanmıştı. O AROMA idi. Lezzet idi, özün özü idi. Tüm besinlerin SERUM haline gelmesiydi. İbrahim aslında SOYUNA değil MİLLETİNE dua etti. Soyu maalesef bozuk çıktı. LANETLİ BENİ İSRAİL ve AŞAĞILIK Beni İsmail. Bunları tartıştık. İbrahim'in koyduğu kuralların sadece BİR TEKİNİ Rabb’imiz değiştirdi: ORUÇ ayı (Ramazan boyunca) insanlar oruç açıldıktan sonra cima (seksüel buluşma) edebilirler. Onun dışında hiçbir KURAL asla değişmedi. Değişenleri din ticareti yapan ruhban (aslında şeytan) kimseler değiştirdiler. Üç vakit namazı önce 55 vakit yaptılar sonra beşe indirdiler. 6 rekatı 40 yaptılar. Hacc'da inanılmaz bidatlar icat edildi İnsanlar birbirlerini tünellerde ezip ŞEHİT (!) oldular. Zekat 14-de birden 40-da bire değiştirilerek, iyi bir KAZANÇ elde edildi.

Hanifliği çocuklarımıza (BİZLERE) anlatmak için kuşkusuz HANİFLİK denen patent öğretimizi izlemekten başka çare yok. Ve zor olan şudur ki: Resulullah'ın vefatından 220 yıl sonra yazılmış HADİSLERİ gözlerinin yaşına bakmadan ÇÖPE atmalısınız. Bu çöp kutusu BEYİNLERİMİZDEDİR. Beyinleri temizlemeliyiz. İbrahim ve Hans Aiberg BABALARININ dinini reddedip, tahkik edip, aklen Müslüman oldular. İbrahim'in kardeşleri babaları AZER'in sapık dininde kaldılar. Hans'ın kardeşlerinin de hepsi Hıristiyan. Şimdi bütün bunlardan sonra KİM RABBİNİN NİMETLERİNİ İNKAR EDEBİLİR Kİ? Hidayeti veren ALLAH da... İSTEYENE bak: O sensin. “Rabb’im ilmimi artır” diyen SEN!. Sen Hanifsin.

Allah'ın emri:

1. Cahilden yüzçevir ve kaç!
2. Ehli kitab müminlere İYİ MUAMELE et ve onlara "Sizin ve bizim RABB’İMİZ tek ve aynı olan O Allah'tır" de. İyilikle davran! (İyilik=BARIŞÇILLIK)
3. Kalan tüm müslümanları SEV (Annen baban bile içinde onların) ta ki, seni DİNİNDEN çıkarmaya çalışana kadar sev. Eğer dininden (Hanif islam) çıkarmaya çalışırlarsa onlara "KİNİNLE GEBER!" de, korkma!
4. Allah taşkınları (Hizbullah, Taliban vb.) ve şaşkınları (Şeyh'e karısını kızını teslim edenleri) sevmez,

Bu kurallar altın kurallardır. İbrahim BABASINA BİLE revaç etmedi: KİNİYLE GEBERDİ AZER.

BU ÖĞRETİYİ izleyin, süzün ve ahfadınıza veriniz. ALAN ALIR, almayan NUH'un asi oğlu Kenan gibi boğulur gider. Allah Resulüne şöyle buyurur: "Onlardan sana ne?". "Sen sadece öğüt ver ve müjdele AYETLERİ”. "Kendini parçalama, kimse kimsenin günahını üstlenemez!" ve benzeri 170 kadar ayet var. SEN >>> ANLAT >>> GÜZELLİKLE >>> BİLİM IŞIĞINDA >>> ALLAH HİDAYET VERİRSE VERİR ve/veya vermez! Neyin ŞER neyin HAYIR olduğunu sadece RABB’İMİZ BİLİR. Ondan başka HİÇBİR varlık bilemez (bildirdikleri dışında).


“Turanlar” Yukarı

Turan denen millet sadece Türkler değil, Moğollar, Tunguzlar, hatta Kore ve Japonlar değil. ASLEN URALLILARDIR. Turanlı görmek isterseniz önce FİNLANDİYA'ya bakınız. Sonra Ural-Volga Finlerine ve onlardan aşağıya (Macar ovalarına inen) Magyar'lara bakınız. TURAN denince ÖYLE BİR KÖK DİL VARDI Kİ, Kazım Mirşan BUNU YAKALAMIŞ. Bunu sadece bir MATEMATİK yöntem ile yakalamış. Elbette bunu HARİTALARA dağıtmış ve bir takım yanlışlar yanında pekçok da doğru var. Ama doğrularını açık oturumlarda ifade edemiyor. Ben gibi davranmalı HAVET demeli, demiyor. Oysa o HAVET değil doğrudan gerçekleşeCEK bir EVET. Turan ırkı, Nuh tufanından sonra çekilen İÇDENİZ'in kuzeyine geçen TEK IRK. Bu ırk ALTAYLAR'a geçmiştir. Bir yandan da Yamm (Kenan / Mongol ırkı) içdeniz güney sahilinden DOĞUYA yani şimdiki MONGOL ırkın bölgesine gitmiş. Gobi denen KÖP BİYİG (çok büyük) göl çekilince ve yerine Gobi çölü girince, Yamm ırkı (Mutantlar) doğudan kuzeye yayılmışlar ve sonra da TURAN ırkı ile Altay'da birleşmişler. Melezler (HUN deniyor) ve bunlardan baba baskın (Moğol ırkı), baba baskın Yörük (Türk) ırkı gibi ara fazlar doğmuştur.

TURANLILAR, DİLLERİNİ bu ara karışımlara vermişlerdir. Daha sonra Moğol (Mongoloid) baskıdan kaçarak Urallar'a ve sonra ikinci dalga baskıdan kaçarak Kuzeye (Baltık denizi) çekilmişlerdir. Tamamı Albino olan bu ırk da sonradan ARİA (Hint Avrupa dalının Avrupa bölümü ) ile karışmışlardır. (Slavların ve Germenlerin tamamı Ariceyi benimsemiş TURANLILARDIR. Turancayı ise FİN ırkı korumuştur ve halen de saf TURANLILAR onlardır. Ruslar Finlerin Ruslan kabilesinden çıkmış ve dillerini yitirip SLAVCA'ye değiştirmişlerdir. Bu süreci KURTBARS (Kubratz) Han zamanında Volga Turanlıları (Vulgarlar=Bolgarlar) olan Bulgarlar zamanında da görebiliyoruz. TEUTON denen bir ırk vardı ve bunlar GERMEN değildi. Çünkü Germen olduklarını bilmek için o ırkın VAR OLMASI gerekir, ama tarihten BİRDENBİRE SİLİNMİŞ BİR TURAN IRKIDIR TEUTONLAR. Tört-Ongurlar (4 oğulları), yani dördüncü kabile de deniyor. Teutonia şövalyelerine takılmayın sakın, o işin cılkı çıkmış tapınakçıları. Teutes (Germence), Teuton veya Töton diye arayabilirsiniz. TURANLILARIN dördüncü sıradaki kabilesidir. Tarih sahnesinden BİRDENBİRE SİLİNMİŞ ve HİÇBİR kalıntı-uzantı bırakmamışlardır. Bilinen tek şey onların DİLLERİNİN KOMANÇİ (Kuman) olduğuydu. Bu dil ise FİNCE ve Türkçe'nin (Proto HUNCA) çok ilginç bir karışımı ve/veya bu dilden İKİSİ ayrıldılar. Kazım Mirşan bunları ES geçiyor ve daha doğrusu kendisine bunların anlatılması gerekir. Eminim ki bunun üzerine DİZAYNI daha verimli olacaktır.

Hızır kendi ikrarı ile Turgut'tur (Turanlı demek). Biraz da Teuton, Kutluturanlı... O çağlarda böyle kesin AYRIM yoktu. Türk derken, henüz Ural-Altay ayrışmamıştı. Türk ya da Çud (Fin) diyemiyordunuz. Onun için Turgut’tur dedim.


“Kehf - Zaman Yolculuğu” Yukarı

Adler'i geleceğe götüren (Daha doğrusu girdiği ve çıktığı gün arasındaki KEHF içinde tutan mekanizma ile Ashabı KEHF'in 3 asır kaldığı MEKANİZMA aynıdır. HİÇBİR FARKI YOKTUR. Adler bir ASHABI KEHF (3, 5, 7 adetten biri) durumundadır. DABBET’TİR. Çünkü Ashabı Kehf gibi bir MAĞARADA (Yeraltı diyebiliriz, ARZ'ın 70 cm. altı diyebiliriz), Adler BİR DABBETÜL ARZ'dır. Mighty adıyla bu MAĞARADAN çıkacaktır (ÇIKTI BİLE). Adler'in bu durumunun nedeni Zero-n (Zion) denen bir zamana müdahale eden UFO'nun tarihi olağandan farklı değiştirmesinden ibarettir. Adler Adalaide yerine getirilen kişi Hiedler denen biridir (Hitler'in babası Alois).

Hybrid'in Zero-n ve One-n ile ilgisi yok. Hybrid’ler DENEME-TEST yaratıkları olarak Zion ve Wanen'den önce gönderilmişlerdir. Bunlardan biri Kudüs yöresinde bir tepeye diğeri Spil dağına (Manisa) inmiştir. Aslında AĞRI'ya indirilecekti. Ancak Amerikalı astronotların Ağrı'da NUH'un gemisi dümeniyle O UFO'yu arayacaklarını bildiğimizden SpilBerg'e indirilmiştir. Böylece Ağrı dağı astronotları da avuçlarını yaladılar...


“Kuantum Teoremi - Tüneller - Karadelikler” Yukarı

Planck sabiti "Kuantlaşma" yani maddeleşme için gereken en küçük aralıktır. Bu aralığın bir NOKTA olduğu (Boyutsuz olduğu) düşünülüyordu. Fakat ilerleyen dönemlerde oraya noktasallık değil, Evren hattı >>> World LINE grafiği daha uygun düştü. Boyutsuz noktaya karşılık, evren hattı TEK BOYUTLUYDU. Bundan sonra şu anlaşıldı: Nokta nasıl ki bir hat üzerinde ilerliyorsa, acaba dendi, bir uzunluk da bir evren tabakası (World Sheet) üzerinde yürümez mi?

O zaman MEMBRAN yani evren zarı bulundu. Bu zarın on boyutlu olduğu kesinleşti. (Beşinci boyutu Kaluza, 6. boyutu Alfven bulmuşlardı zaten). MIB tarafından öldürülen üyemiz Scherk (Fransızdır) onun on değil onbir boyutlu olduğunu buldu. Onbir boyut şu demektir: Bu yüzey (membran, sheet), öyle kağıt gibi duramazdı, bir kutu gibi ÜÇ BOYUTLU olmalıydı. Hani bizim Nun-Kalem-Levhi Mahfuz-Kürsi gibi artan boyutlarımız vardı ya... Bu Kürsi (Kürsü) modeli kuant nasıl olmalıydı? Kürsü ya da masaya benzeyemeyeceğine göre?

Bütün bunlar olurken, bir yandan da Kuantum Teoremi’nde TÜNEL süreci bulundu. Örneğin bu kuantum tüneli bir çift plutonium atomundan BİRİNE uzanıyor ve onu yutuyordu (Madde, eşdeğeri olan ışıma biçiminde ya da radyoaktif radyasyon olarak yarılanıyordu). Bunlar kuantum düzeyindeki tünellerdi ve Planck Sabiti’nden daha da küçüktü. Öte yandan Makrokozmos'da karadelik tünelleri (Worm Hole) bulundu. Bu da sanki kuantların değil de yıldızların (güneşlerin) kuantum tüneli gibiydi. Ama makro ve mikro kozmoslar birleştirilemiyordu. Mesela Einstein Relativitesi kuantum dünyası için geçersiz, fakat TÜM EVREN İÇİN GEÇERLİYDİ. Bu büyük bir çelişkiydi. Büyük birleştirme teoremleri ve herşeyin teoremlerinde (GUT ve TOE), Scherk, büyük patlama sırasında henüz evren Planck Sabiti kadar genişlememişken, o soyut uzayda aşırı şiddet etkinliklerinden dolayı, çok sıkışmış ve bir hidrojen atomundan küçük bir TÜR'ün varolması gerektiğini kanıtladı. Penrose ve daha sonra Hawking de bu başlangıç tekilliğinde oluşan TÜR'ün mini KARANOKTACIKLAR olduğunu kanıtladı. Bunlar o kadar küçüktüler ki, bir milyon yıl sonra içeriklerini boşaltıp patlayıp açıldılar ve artık evrende kalmadılar. Böylece karadelik tüneli ile karanoktacık tüneli (Yani makro kozmos ile mikro kozmos) BİRLEŞTİRİLMİŞ oldular. O zaman 11 boyutlu süper sicimler birden devreye girdi ve kanıtlandı. Ancak Zig-Zag öğretimiz şunu da fark etti:

Rahman 33: Ey cin (enerji) ve insan (madde) cemaatleri (kuantları) gücünüz yeterse çıkın, ARZ'ın (Evren Membranı'nın) ÇAPLARINDAN. Yeter ki SULTAN bir kuvvet (boyut) daha olmasın!

Bu ayette anlatılan şuydu: Bir membran (kağıt tabakası)ın bir ÇAPI yoktur. Köşegenleri ve “a” ile”b” kenarı vardır. Ama bu kağıdı siz bir koni gibi büktüğünüzde, ÇAP ortaya çıkıyor! Ve bu çap aslında YOK idi. Ancak evren ARZ tabakası kağıt külah gibi kıvrıldığında, ÇAPLAR ortaya çıkıyordu. Açınca bu çaplar kayboluyordu (MAHŞER DÜMDÜZ BİR SHEET'tir). SHEET >>> ARZ. Fakat bu kağıt kıvrılınca (Tekvir, Kuvviret, Kürre vb.) kutur (çap)lar (Aktar) ortaya çıkıyordu. Çaplar DIŞ YÜZEYDE DEĞİL, İÇERİDEKİ tünelde ortaya çıkıyordu. Kağıt külahı oluşturmak için silindir kullanıyorsanız, bir tek çapı vardır ama kağıtı gerçek külah yaptığınızda, sivri uçtan, dıştaki en geniş yere kadar bir tek değil BİR ÇOK ÇAPLAR çıkıyordu.

Tünelin içinde açılmamış 7 boyut vardır. Dış yüzeyinde ise açılmış dört boyut vardır. (Toplam 11 boyutlu süpersicimdir). Dış yüzeyde DIŞ UZAY bulunurken; iç uzay tünelin içindedir. Onun diğer adlarını biliyorsunuz . Dışı ALLAH'ın ipi, içi ise HABLİLVERİD >>> Şahdamarıdır. Süper Uzay bu şahdamarı (11 boyutlu worm Hole) şebekesinin ta kendisidir. Onun gerçek adı kağıt külah derken kastettiğim CORN HOLE'dur. Corn, Horn >>> Boynuz'dur. Süper Sicim Teoremi’nin aslı astarı budur ve aslında herşeydir.

"Karanoktacıklar yokolduysa, bunların olup olmadıklarını nereden biliyoruz?". Buna daha önce de yanıt verdim: Yapay karanoktalar 2800 ila 5000 ton demirin sıkıştırılmasından elde edilebiliyor. Ashabı Kehf'i 309 yıl tutan, Adler'i de ve en önemlisi de Zülkarneyn'in Yecüc Mecüc’lerini izdüşüm evren tünelinde HAPSEDEN bu yapay karanoktacıklardır. Yani yapayı oluşturulabildiğinden mini karanoktacıklar GERÇEKTİR. Bir şeyin aslı, orijinali VAR İSE, onu sentetik olarak yapabilirsiniz. YOK ise yapamazsınız. Madem bu tekniği Zülkarneyn bile yapmış GEÇMİŞTE... VE DE GELECEKTE. Geçmişte diyorum: Geçmişte Zülkarnreyn o iki ırkı sedd arkasında tuttu. Gelecekte diyorum, çünkü Yecüc Mecüc gelecekte de gelecektir. O HALDE GELECEK kelimesi HAVET'te kalıyor. Ama günü gelince bu sedd yarılacak ve Yecüc Mecüc her tepeden (Osilasyondan) birbiri içinde akaCAKtır. Henüz akmadığı için HAVET diyorum ama "Allah'ın vaadi” olduğu için ve Allah'ımız vaadini HEP TUTACAGI için, kuşkusuz İLERİDE/GELECEKTE bu HA/VET, EVET olacaktır. ben de bu HAVETLERİ bu anlamda kullanıyorum.

Eğer yapay bir karanokta olduracaksanız, Fe (Demir) yeterlidir. Ama insanı ve içinde bulunduğu sistemi öldürür. Siz bu mini karanoktacığı ELEKTRİK YÜKLÜ yaparsanız, o karanoktacık tekilliği sizi öldürmez ve eskisinden daha güçlü olarak sizi iade eder. Bunun içindir ki üzerine nuhas ya da bakır kaplanmalıdır. Bakır ile maksat/murat ELEKTRİK YÜKLÜ bir MİNİ KARANOKTACIK imal edilmesidir.


“Veli” Yukarı

Yunus 62: E la inne evliyaellahi la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun

Yunus 62: Gözünüzü açın! Allah'ın velîleri için hiçbir korku yoktur. Tasaya da düşmezler onlar.

Ayetin TÜRKÇESİ yanlış. DOĞRUSUNU Arapçasından arayınız. Size daha önce de söylemiştim: “Alihe”, “İLAHLAR” demektir “İLAHE” değil diye. “Alihe”, şimdi “WALİ”, “WELİ”, “EWWELİ”nin yazılış farklarını BİLEN arkadaşlar vurgulasın: Üçü de Allah'ın adıdır. “Weli”nin çoğulu “EVLİYAE”, peki “Wali”nin (“Vilayet”teki “Wali”) çoğulu nedir? VALİLER Arapça ne demektir? Şöyle diyelim “Vilayetin” çoğulu “Eyalet” ise, “Vali”nin çoğulu nedir? (Eyalet iller demek). SIR BURADA...

“Weli” de “w” yanına ELİF harfi alıyor mu? “Alihe”, “ilahlar” demek ise, “evliya” da “VELİler” demek midir? Yani “La Alihe illallah” demiyoruz, “La ilahe illallah” diyoruz. İlahe “TANRILAR” demek değil. “Tanrılar”, “ALİHE” demek. “Weli” kelimesi yanına, besmeledeki gibi bir ELİF harfini korsanız ne olur koymazsanız ne olur. Besmeledeki ELİF fazlalığını unutmayalım. “Weli” ve “Wali” burada buna kurban gitmiştir. Bir ELİF harfi kaldırılınca (Besmeleden bile kaldırılmış konmuş, buradan mı kaldırılmayacaktı?), o ayette VALİLER yerine VELİLER oluverir işte böyle...

Allah kendiyle çelişir mi? “Allah'tan başka veli yoktur”, derken ve Allah velilerinin bir UYDURMA olduğunu söylerken ve Allah'tan başka VELİLER edinenlerin akıbetinin bir örümcek ağ-yuvası kadar çürük olduğunu söylerken, ALLAH kendi ile çelişir mi? Ankebut 41 doğrudur. Buradaki ise “VALİLER”dir (Yöneticiler). Vali >>> Allah adına yeryüzünü yöneten kişidir. Veli >>> Allah adına kendinden küçük ve zayıfa hamiyet eden, himaye edendir. İkisi aynı şey gibidir neredeyse... VALİ de bir il-eyalet dolusu yurttaşa VELİLİK yapmaktadır.

EWLA kelimesi de burada çok önemlidir. Ve de Emevi’lerin bize yakıştırdığı MEWALİ kelimesi... KÖLE demek, teba demek. Sadece ARAPLAR Müslümandır kalan herkes sonradan olmuş MEWALİ'lerdir. Oysa tam tersi Müslüman olmayanlar, SADECE ARAPLARDIR bence.

Namazın ÜÇ VAKİT olduğunu açıklayan ayeti Nisa'dan taşıdılar, Nur 58 içine serpiştirdiler. Şimdi de EVLİYALARI reddeden Allah'a ÇELİŞKİ yaratarak EVLİYA icat etmek için “WALİ” ve “Weliyy” kelimeleriyle oynuyorlar. O ayettte GERÇEK olan şudur: “EVLAeallah”, “Evliyaellah” değil. Dolayısıyla KEHF ve RAKİM'i şimdilik yapılamaz bunun... Ve yine Allah'tan bir tevafuk ki Nisa 102 ve 103'ün devamı olan “namaz müminler üzerine vakitli bir farzdır”ın devamı olan, "Sabah'tan öğle sıcağına ve bundan gün batımına ve tüm geceye şamildir” cümlesini götürüp Nur 58 içine SERPİŞTİRDİLER!

Tevbe suresi salt MÜSLÜMAN ARAPLARA inmiştir. Eğer Müslüman iseler! Maun suresi de öyle değil mi? Namaz kılan Müslümanlara indirilmedi mi? Sena Mescidi neden Allah ayetiyle yıktırıldı? Allah'ın evinde CEMAATLEŞMEK, aşiretleşmek olur mu? Orası BEYTULLAH >>> ALLAH'ın evidir.


“Ayetlerin Rakim’i ve Kehf’i” Yukarı

Kehf (Geometri-Holografik-Geomatrix) ile, Kehf in öteki yüzü salt matematik olan Rakim, ya da MetaMatriss üzerine genel kuralları anlamak için, bazı matriss örneklerime bakınız. Wefk denen kare matrislerden bir BİÇİM/HOLOGRAM çıkardığımı, ya da matematik (Rakim, Rakam)den ARŞ direkleri, kürsi ve tabakaları çıkardığımı anımsarsanız, her ayetin bir RAKİMİ vardır. Mesela o bir wefktir. Ondaki tek ve çift sayıları ayırınız. Mesela bir kurşunkalem ile TEK sayıları işaretleyiniz, ötekiler beyaz kalsın. Göreceksiniz ki, RAKİM'DEN KEHF çıkmaya başlayacaktır.

Sebe 10: Andolsun, biz Davud'a tarafımızdan bir üstünlük verdik. "Ey dağlar, onunla birlikte yankıyla ses verin" ve kuşlara da. Ve ona demiri yumuşattık.

Sebe 10: wa la qad 'aataynaa daawud minnaa fad.l(an) yaa jibaal 'awwibe ma ahu wa at. Tayr wa alannaa lahu al haded.

BU YANLIŞ... Besmele gibi HARF sayısı yanlış.

8 x 8 WEFK’de, ister ÇİFT sayıları veya tek sayıların bulunduğu kutuları hafifçe karalayın. Mesela çiftleri karalayın, tekler beyaz kalsın. Şekilde bir imza bir düzgünlük görüyor musunuz? Mesela sol üst köşedeki 2 x 2 rakim (rakam)lerine bakalım, yani sol üstten sağa iki kutu: 60 ve 6 ve onun altındaki iki kutunun içindeki rakamlar: 4 ve 62.

Şimdi aynısını sağ üstteki dört kutu için yapalım: 58 ve 8; 2 ve 64. Yani 58-60-62-64 ve 2-4-6-8 gibi bir DANTEL var orada. 60'dan 62'ye bir OK YÖNÜ çıkaralım, sonra 2'den dörde. Düz ve ters bir “Z” harfi sezdiniz mi? Ve hemen yanındaki TEK sayılardan oluşmuş dörtlüyü yazalım: (iki karenin yanlarındakileri). Soldan aşağıya, sonra sola, sonra yukarıya 63-7-55-9-57-1. Hepsi tek ve BEYAZ değil mi? ORADA BİR KEHF ortaya çıkmak ÜZERE farkında mısınız?

Ve şimdi bunun tam Kehf’i şöyle: Onu bir KÜP gibi düşünün ve sonuçta ortaya Rubik küpü çıkacaktır. Yani bir kare matris yerine küp matrix olarak düşünün olayı. Onu bir TEK bir ÇİFT sayıları yanyana getirene kadar çevirirseniz, MÜEKKİLLERİN ADI ÇIKACAKTIR. 8 ayrı müekkel melek grubu ortaya çıkacaktır. Dördü beyaz, dördü kurşunkalem renginde ve oradan onların ADLARINI DA çıkarabilirsiniz ki, daha sonra göstereceğim... Çünkü EBCED, 28 harf değil, 38 harf üzerine kuruludur.

Tayrail, Hadyail, Davdail, Cebail. Bu dördü size hangi isimleri ya da sembolleri hatırlatıyor? Kuş... BU TESADÜF OLABİLİR Mİ? Olamaz çünkü, Adem İSİMLENDİRDİĞİNDE melekler BUNUN İÇİN ŞAŞMIŞLARDI. Adem eşyaya isim verdi biliyorsunuz. Melekler şaştı kaldılar. Cebail Cebel çoğulu Cibalü, Dağlar demek... Hg Cıva'ya ait, dolayısıyla Cıva'nın niçin SIVI gibi davrandığını anlatıyor: Hem katı (Cebel/Dağ), hem de tayyar (UÇUCU). İkisi arasındaki bileşkesi ise SIVI özelliği oluyor. Demiri yumuşattık >>> CIVA demek. Cıvanın atom numarası nedir? 80. Cıva'dan bir proton çalarsan altın olur. Şimdi demirinki kaç? 26... 3 tane 26 kaç eder? 78... 78 hangi elementin atom numarası? Platin... Ve bütün bu elementler söylediğiniz ayette tek tek yer alıyor... Ayrıca üç demirin fusion halinde dört proton KAPACAĞINI ve otomatikman CIVA olacağını yumuşayacağını anlatıyor o ayet. Üç demiri fusion biçiminde eritirseniz, en soylu element olan Platinum haline gelmektedir ki beyaz altın diye de bilinir. Bunlar simya, fakat CIVA'nın yumuşaklığını Fe'den yola çıkarak açıklayan büyük sır bu ayette.

Tayyar (Uçucu, gaz olan elementler ) Ksenon, Radon, Argon, Helium vb.dir ki, bunlar SOYGAZdır ve mesela Radon Kurşundan ağırdır ama GAZDIR. Cıva Demirden ağırdır (Demir ütü üzerinde yüzer). İşte verdiğiniz ayetlerin RAKİM halinde bir açıklaması olmamasına karşılık, KEHF halinde kainat sırlarını, bilim yasalarını içerdiğini şaşkınlıkla görürsünüz.

Uri Geller (Miss-oury) demiri, atası DAVUD gibi yumuşatıyor. Yani CIVA'ya fusion ediyo, ya da cıvayı üçe simetrik bölerek elektromagnetizma yaratıyor, vs. vs.

Son olarak Bu melek isimlerini nasıl bulduğumuzu merak edenlere: Anımsayınız Hadid 26. ayeti. H-D-Y-D toplamı 26. Demir >>> Hadyd diye yazılıyor. Başına EL harfitarifi geldiğinde ise RAKİMİ 57 oluyor (surenin sırası). Onun meleğinin adını Haddyail diye buluyoruz. Bu da mı rastlantı?

Geri Dön     Yukarı