114 - 14 Ağustos 2002 Çarşamba

Selam ve Selam,


“Mahşer” Yukarı

SEMA 70 cm. yukarıda. Dünya bir secde yüzeyi, ARZ ise 70 cm. aşağıda. “Ves Sema vet Tarık”, sadece 75 cm yukarıda... Ve ARZ 75 cm aşağıda, DABBET denen bölgede. Sema ve Arz; Tarık ve Dabbet. İkisi arası birbuçuk metre.

Böyle bir yer daha var: ZELZELE ARZ'ı salladığında, Arz DÜMDÜZ UZATILDIĞINDA, artık 70'er cm.lik SEMA ve ARZ BİRLEŞTİRİLDİĞİNDE. Yani 70 cm.lik bir MEZAR mesafesi, bu kadar bir derinlik... Ve Güneş de üzerimize uzatıldığında, yani SEMA'nın ve ARZ'ın İSTEYEREK ya da İSTEMEYEREK bir araya gelin emrine boyun eğdiğinde, oraya MAHŞER (Teşhir Alanı) diyeceğiz. Orası BURADA'da var ama saklı: 70 cm yukarıda ve bir o kadar aşağıda... Yani kalınlık derinlik yok! Mezar mesafesi+üstünde sizin boyunuz+üzerinde bir mezar mesafesi daha: Orada da Güneş uzatılmış... Yufka açılmış. Yufkanın üzerinde haşr olan bizler ve BİZLERE Allah'ımız o gün BU DABBETİ ve bu TARIK'ı gösterecektir. Herkes görecektir.

Onu bir aynaya benzetmiştim hatırlarsanız: Aynaya hapsolmuş görüntü demiştim. Biz öyle olacağız. Aynada bir sır (Kara kağıt kaplama), bir de CAM vardır (toprak bizim doğamızdır zaten). Cam=Silisyum. Bu ayna kimi yerde düz (şekiller olduğu gibi korunur), kimi yerde içbükey, kimi yerde dışbükey. Görüntü zahiri ve distorsiyon bozuk olacak. Yalancının dili metrelerce sarkacak. Aslında dil yerinde ama, distorsiyon bozuk yani EĞRİLİK küreselleşme vb. var.

Tekrar ediyorum: "Ey cin (Enerji) ve İnsan (Madde) toplulukları, gücünüz yeterse çıkın bakalım AKTARISSEMAVAT'tan. Göklerin (ayna distorsiyonlarının) çaplarından (ayna ve mercek çaplarını, odak-merkez ve diyoptri değerlerini anımsayınız) eğer bir SULTAN kuvvet olmazsa”.

Mahşer YÜZEY (Membran) olarak iki boyutludur: “x” ve “y” koordinatları vardır. En ve boy diyebiliriz. Sultan kuvvet ise “z” DİK boyutudur. Yükseklik, kalınlık, derinlik vb. de deniyor. Neden Sultan? Çünkü Z boyutu "Hu=He=O" boyutu demek... BEN ve SEN aşağıdayız, aynaya hapsolmuşuz ama SULTAN yani Z boyutu, ki Hüve >>> HU!. O'nun boyut penceresi, bizim değil!

Allah'ın ayetlerini 14 asırdır ANLAMADILAR! Gazali masallarıyla anlattılar mahşeri. Doğrusu insanlar Allah'ın ayetlerini yeterince anlamak istemiyorlar İDİ. Çünkü artık BİZLER VARIZ! 7 değil 49 KATLI anlar ve anlatırız! Sultan kuvveti en az 6 değişik TAYFIYLA anlatmıştım. Kur'an okundukça YENİ anlamları çıkar. Allah SEMA ve ARZ için iki yapı taşı belirledi ki bu anasır (Unsurlar) anlamında...

Toprak ve Su. Toprak... En kutsalı Tuva vadisinde, en aşağılığı ise Arap çöllerinde. Araplara verdi ÇÖLÜ. Mahşer’de de verecek onlara. Yahudilere verdi çölü, 40 yıl sürgün yaşattı. İbrahim'in evlatları böyleydi ama BİZLER MİLLETİYİZ! Arabın anlamadığını anlayacak fehim verdi BİZLERE. Su >>> BUZ yani. Grönland-Antarktika. Su'dan donmuş BUZ ÇÖLLERİ. KUM çölleri değil buz ÇÖLLERİ. Onu kutsadı Rabb’im: Makamı Hızır dedi. Buz çöllerinin çocukları İKİ BOYNUZLUDUR. Arap anlayamaz bu işleri. İkiboynuzlu anlar, Zülkarneyn'ler anlar. ThuleQarnaak'lılar anlar.

Orada ZÜLKARNEYN vardı. Zülkarneyn ARAP ÇÖLLERİNE hiç gitmedi, BUZ ÇÖLLERİNDE İDİ. Morris Ketchum Jessup burnu (Cape Jessup) ve yürüyen kuzey manyetik kutbunun ta Axel Heiberg adasına geldiği GÜN, Zig-Zag'ın öyküsü başladı.

Mahşerde KUM ve BUZ olacak. Buz >>> Sabıkun'a ait olacak, kalanı SAHARA / sahra, çöl kere çöl. Güneş 70 cm. yukarıda ve AÇILMIŞ olarak bulunacak. Doğrusu bu... Yoksa bazı spekülatif yazarların söylediği gibi GÜNEŞ=Cehennem değildir. Güneş'in tepemize UZATILACAĞI ve Cehennem’in zebaniler tarafından oraya getirileceği bellidir. Sakın Güneş=Cehennem fikrine revaç etmeyiniz. Ayetlerle çelişirsiniz.


“Hologram” Yukarı

Fiziğin Tao'su diye bir kitap vardı, Fritjof Capra’nın yazdığı... Hologram sadece Zig-Zag'ın teoremidir ve isbatı laser vb.dir. Bunu rahatlıkla isbatlayabilirim. Herkes bir hologram peşine takıldığında, ben HOLOVİZYON (3 boyutlu TV) üzerinde çalışıyordum: Yıl 1971... Ve 26 Ağustos 2001'de "Gizli bilgiler" olarak verdim. Hologram türlü türlüdür dedim. Hollow-gram dedim, Hole-gram dedim, Whole-gram dedim, vs. Dünyada Haniflik kadar Holografi de BİZLERE kayıtlıdır merak etmeyin, o bizimdir, patentlidir.

Parabiyoloji'den falan söz ettim. Mesela ben Testesteron ve Östrojen yanında sizlere bir şey daha yazmıştım:Testerojen. Testosteron değil, Testorojen. Böyle bir hormon var mı? Ama ben testorojen diye YENİ bir şey verdim. Testorojen >>> YY içindi...

Bu işleri o kadar ileri götürmüştük ki, Huri'lerinkine kadar verebilmiştik (Parabiyoloji). Bu hormonlar YY cinsinden tüm insanlarda ÖZEL olarak vardır (Hz.YUSUF, Meryem, İsa, Nuh vb.). Herkeste yoktur. O çok özeldir ve sadece kadının göğsünden ve erkeğin belkemiğindeki sarı sıvıdan karıştırılarak elde edilir. Hani omurlar içinde bir sıvı var ya... Tarık Suresi’ne bir de BÖYLE bakarsanız, 7 ve 49 anlam derken NEYİ kastettiğimi de anlayabilirsiniz.

Evren bir hologramdır. Yani HERŞEYİN her bir şey ile (Külli şey'in ile) ilgisi vardır. Bir şey tüm evreni (Külli Şey'in) TEMSİL eder. Hologram teoremi de budur. Resimde bu olgu yoktur: Her bir şey kendi başına bir NEFS’tir (Özel kimlik). Tanri misafirleri. Ama Hologram denen üç boyutlu resimde işler değişir: Bir şey TÜM HERŞEYİ yansıtır, her bir şeyi yani tüm EVRENİ ya da alemleri yansıtır. Bu Allah'ımızın ismidir:

Allah Ressam değildir DİKKAT EDİNİZ, adı Er Ressam değil; El-Musavvir'dir. Resimde yaratım yoktur, analoji vardır, ama Tasavvur'da yani TASVİR'de YARATIM, hologram (Holly-gram) vardır. Resim kendi başına bir NEFS iken, Tasvir (Holgram) KÜLLİ ŞEY'İN biçiminde yani GLOBAL RUH'tur. Nefs=Quanta'dır ama Allah'ın üflediği KENDİ RUHU kuantalaşmaz. Resim “x” ve “y” boyutludur. Tasvir ise bundan başka “z” boyutludur.

Rakim'de 19 varsa da, KEHF'te bunun HOLOGRAMLARI var, tasvirleri var. El Musavvir Rabb’imizin imzası var.


“Telepati” Yukarı

Telepatiyi anlatmak için teknik bilgi vermem gerekir. Normal radyo dalgaları kuantlardan oluşur. Kuantlar parçacık ve/veya dalgacıktır. Bunlar enerjinin yani ÖMRÜ olan zayıflayan ve biten enerji anlamındaki NAR'un işleridir. Oysa NUR denen sonsuz özenerji dalga-parçacık değildir, doğrudan HOLOGRAMDIR, yani bir tasviri respons ve target arasında nakledersiniz. NUR quantlaşmaz. Nur bir TAKYONDUR. Eksi ya da sıfırdan küçük koordinatları vardır. Bu haliyle takyon bir tahayyüldür, hayalleme yani. Holografik bir hülyadır.

En iyi tanımı şu: RÜYA görüyorsun. Orada gördüğün fenomenlerin tamamı KUANTLAŞMAMIŞ niteliktir. Bu niteliğe holovizyon, ideoplazma, vb. de deniyor (deneCEK). Holoplazma bunlardan biridir. Düş diye gördüğün herşey aslında bir HOLOPLAZMADIR, bu da klasik adıyla PATHE'dir, ya da empati. Rüyalar gezici durugörü vb. biçiminde GÜDÜMLÜ (yönetilebilir) hale gelebiliyor. Yakaza (Teyakkuz, alarm halinde) UYANIK DÜŞ de görebiliyoruz artık. Zikr (Klasik Hint Mantrası) biçiminde de ZUHURAT görebilen her dinden (Derviş, keşiş, lama vb.) var. Buradaki mekanizma: NUR'un NAR'a çevriminden ibarettir, ya da tersi.

Bir hatırlatma: Takyonlar NİTELİĞİMİZİ çizen negatif/soyut boyutlardır. Madde ise NİCELİĞİMİZİ belirleyen somut (sıfırdan büyük/ağır) olgudur. Mıknatıs akıları bir HOLOGRAM MİSALİDİR ve bütündür. Oysa ona yapışan demir tozcukları ise kuantik (Nicelik)den ibarettir. O halde mıknatıs akılarını kuantlaşmamış NUR gibi düşünün ama MADDE içermez, yani niteliği var; fakat niceliği yok. Ruh var fakat BEDENLENMEMİŞ gibi düşünün. Bu mıknatısı bir kağıdın altına koydunuz mu, o kağıt da evren tabakası oluyor. Yani evrenin genişleyen yüzeyi oluyor, bunun altında mıknatıs var. Bu kağıdın üzerinde de DEMİR tozları (Kuantlar, madde, atomaltı, atom, hücreler vb.) böylece bir araya geliyorlar. Mıknatıs akıları GÖRÜNMÜYOR (Ruh da görünmez ya!), fakat o görünmezin BİRLEŞTİRİP, organize ettiği (Bedenimiz gibi, hücrelerin imecesidir) demir tozları GÖRÜNÜR oluyorlar. Takyon ve tardyonu (maddeyi) tanımladık. Takyon enerjisine NUR, bizimkine NAR deniyor. İlki bitmez bir kudret, ikincisi giderek zayıflayan ve soğuyan bildiğin enerji. Enerji-ki evren ısı ölümüne gidiyor. E (Nar)=m (Kuantlar) x c2. “c” belli, km/saniye cinsinden. “c2“ ise km kare bölü saniye kare cinsinden. Bir de BİZİM “c küp” var, o da km küp/saniye küp cinsinden yazılınca, oluyor TELEPATİ.

Şöyle de yaklaşabiliriz: Bizdeki “x, y, z” den oluşmuş bir cisim düşünün. Bu boşlukta YER TUTAR, bunun tam tersi CPT denen simetrik ters görüntüsü ise bu “x, y, z” koordinatlarının ÖTEKİ aleme uzantısı olan “xj ,yj , zj” denen SOYUT boyutlardır. Bu sıfırdan (Planc Sabitinden) küçük koordinatlar ile bir soyut-cisim yaratabilirsiniz. Ama ilkinin tersine boşlukta yer tutmaz. Tam tersine global bir DOLULUĞUN/dolgunun içinde o cisim BOŞLUK oluverir. O doluluğun adı Mai ya da Esir'dir. Eğer sen bir şey düşünürsen, mesela bir kalem düşünürsen, esir (Etherodynamics) içinde onun BOŞLUĞUNU boş şablonunu (Sanki ruhunu, tasvirini, hologramını, mıknatıs akılarını vb.) OLUŞTURURSUN. O şeyi kendinle aynı frekansta birine (Diyelim ki yumurta ikizlerinden biri ötekine) PATHE (empati) olarak ilettiğinde, o holoplazma biçiminde zihinde belirir. Nasıl ki fotonlardan yapılan TV yayınında gelen fotonları elektronlara çevirerek, yayını ekranda görebiliyorsan, bu kez de ideoplazma VEREREK Holoplazmayı DOLDURURSUN. Yani mıknatıs akılarına demirtozlarını dizdirirsin. O anda bunun adı TELEPATİ oluyor. Nazar ise (Antipati) eğer alicenap ise sempati adını alıyor.

Geri Dön     Yukarı