132 - 19 Şubat 2003 Çarşamba | |
Selam Selam tüm candaşlar, “Namaz” Yukarı Hud 114. Ve ekımıs salate tarafeyn nehar ve zülefen minel leyl innel hasenati yüzhibnes seyyiat zalike zikra liz zakirın. “Ve” =Ve. “Ekıym”=İkame edin, (kredinizi) yerine koyun. “Salat”=NAMAZ (kılınan namaz), “tarafEYN” =İki tarafında. “Nehar”=Gün ışığının, gündüzün (Günün iki yanında iki vakit namaz var). “Zülefen”=Akşam surları, akşam inişi, akşamın siyahlaşması, zülüfler, saçların bırakılması, siyah saçların açılması. “Zülefen minel LEYL”, geceye doğru ESMERLEŞME. “LEYL” >>> GECENİN (üçüncü vakit namazın) GİRİŞİ (Ak ve karaipliğin ayırt edilememesi anı)... Ve TA ki, aynı biçimde "ak ve kara ipliğin" ayırdedileceği SABAHa kadar olan TÜM GECE vakti. Allah'ın yaratmasına, beslemesine, CENNETLERİNE karşılık istediği günde 6 rekat (6 dakika bile tutmuyor) namaz... Lütfen candaşlar o namaza devam edin. Yalvarıyorum. Sabahtan öğlene kadar dilediğiniz saatte öğlenden akşama kadar dilediğiniz saatte ve bütün gece dilediğiniz saatte üç kez olmak üzere yalvarıyorum, o namazı terk etmeyin. Toprağı teyemmümleyin ama terketmeyin. Kur'an dışında HİÇBİR ŞEY okumayın (Amin'i bile namazdan sonra söyleyin)... VE BU ÇOK ÖNEMLİ ASLA MAAŞ ALAN BİR İMAMIN ARKASINDA namaz kılmayın. Kendi aranızda dönüşümlü imam olun. Namaz sizi kötülüklerden alıkor. İBRAHİM NAMAZINI kastediyorum. Diğer namazların tümü MAUN'dur... Boşuna demek. İBRAHİM’in namazı 7500 yıldır duruyor. Allah ÜZERİNE NE EKLEDİ ne çıkardı AYNEN ÖYLE DURUYOR. "Sizden öncekilere FARZ olduğu gibi, sizlere de NAMAZ farz olundu" ayeti gereği, namazın MUCİDİ İbrahim'dir. Orucun da... Ramazanı seçen o. Güneşin ak-kara ipliğini belirleyen o... İftarı, sahuru belirleyen o... 7 bin yıldır AYNEN O ORUCU TUTUYORUZ. HACCI BULAN VE KABEYİ inşaa eden de o... O GÜNDEN BERİ İBRAHİM'İN TAVAFINI YAPIYORUZ. NAMAZI ÜÇ VAKİT (Ay'a, Yıldıza ve Güneşe) uyarlayan o. İkişer rekat kılıp, rüku ve secde eden o. AYNI NAMAZI KILMALI DEĞİL MİYİZ? Düz mantıkla düşündüğünde, FARZ, Sünnet, müstehab falanla ilgisi olmadığını zaten görürsünüz. Güsul ağıza, buruna su verip, tüm vücudu EN AZ su ile yıkamaktır. Şiilikte ise ğasl ISLANMAK anlamına geldiğinden, ıslak bez ile de güsul alabiliyorlar. İbrahim'in güsulu ise (Fırat Nehri’ne göre konuşuyorum). Ağzını burnunu gargara mazmaza ve dalıp çıkmak ve bunların önünde sadece NİYET etmekten ibarettir. Şu da var: SU OLSA BİLE, suyu alenen kullanmanda sakınca varsa, TOPRAK İLE TEYEMMÜM alıyorsun. Üstelik toprak ile teyemmümde ÇAMAŞIR'da aynı SANAL yöntemle TERTEMİZ oluyor. Sürekli kanayan, ödem akıtan insanların TOPRAK ile teyemmümü ya da geçici bir şeyse SARGI üzerinden mesh ile abdest almaları gerekir. SUYU GÖRDÜĞÜNDE abdestin bozulması palavradır. Dışarıda kar yağıyor, heryer su (kar ve buz). Bizim borular donmuş durumda... Şimdi söyler misin nasıl güsul alacaksın. ÖNCE CAN sana emanet. YAĞMUR yağdığında, yani şiddetli çamur yaptığında CİHAD savaş bile Kur'an'a göre durdurulurken, KAR İLE Mİ BOY ABDESTİ ALAYIM YANİ? DUVARLAR, pervaz pencere önlerinde birikenler, yani topraksı şeyler... Hiç bir şey bulamazsan evinin temiz duvarı bile yeterli. İmamı Azam FIKHİ EKBER adlı bir tek kitabında (18 sayfa) iki hadis dışında tamamı Kur'an ayeti olan az şey yazdı. Yani bunları yazmadı... Onun izdaşları (İmam Yusuf vb.) ise MEZHEB oluşturdular ve biz de HANEFİ oluverdik (Babamız öyle ya, mecburuz). “Ölüm - Mahşer” Yukarı Münker ve Nekir. Dünya ve Ahıret kapısının iki RÜYA MELEĞİ. Ölüm anında bir tek süreyle BOŞLUKTA KALIRIZ. Ölüm sarhoşluğudur o... Öldüğümüzden çok "Rahatladığımızı" sanırız. Münker ve Nekir bizi bundan KURTARIRLAR. Sorgularlar. Rabb’in kim? Kitabın? Resulün kim? Dinin ne? Mezhebin ne? İmamın kim? (Bu bir hadistir, önce bunun YANLIŞLARI VAR MI BİR BAKIN?). Yani Resulullah zamanında bu hadis içinde. Mesela İMAM HANBEL'İN GELECEĞİNİ BİLİYORMUŞ GİBİ, yüzyıllar önce söylemiş oluyor. Bunda bir tuhaflık var mı yok mu? Resulullah'ın bir mezhebi mi vardı? Şafii miydi? Resulullah'ın İMAMI KİMDİ? Hanbel miydi? HADİSLER BÖYLEDİR! TAM BİR MİLYAR MÜSLÜMAN KUR'AN GİBİ İNANIYOR. Siz kimsiniz, kaç kişisiniz? Orada milyarlık İslam alemi var. Mezhebleri, mezheb imamları var... BİZ NEYİZ Kİ? İki buçuk İbrahim Milleti'nden ibaretiz. Münker "DÜNYA KAPISINDA" ve "NEKİR İSE AHIRET KAPISINDA" yani, bir kapının ön ve arkasında dururlar. Arkaya, Ahirete geçersin ve o anda BAŞINI KALDIRIRSIN ki- HEP BİRLİKTE MAHŞER MEYDANINDAYIZ. Zaten oradaymışız. Oradaki mezarımızdaymışız. Ve o mezardan KALKIVERMİŞİZ. Buna göre KABİR AZABI VAR MI? Bu kez ben soruyorum. Kaltığımız anda MAHŞER AZABI var. BEKLEME AZABI VAR. HESAP GÖRÜLÜRKEN UTANMA AZABI VAR. Kabirde ZAMAN YOK Kİ? Bir gün 50 bin yıl. Eğer karadelikleri okuduysanız, orada şunu göreceksiniz, "Karadeliğe=Kabre" yakalanan tutsak hızla o dehşetli çekim merkezine düşer. Işık hızıyla olan bu düşme, dışarıdan bakan gözlemci için "Sanki giderek yavaşlıyormuş ve sonunda tekilliğe varmadan EBEDİ BİR HEYKEL gibi kalmış oluyor". Bu BİZİM CESEDİMİZ. Yani mezarda çürüyen şey... Madde ve enerji... ASLINDA tutsak saniyenin 400 milyonda biri zamanda karadeliğin tünelinden geçerek, BAŞKA BİR EVRENE (bambaşka bir öteki evrene) geçmiştir. Ama CESET arkada beklemektedir. Gömdüğümüz herkes de böyle... KEMİKLERİ ORADA ama, onlar saniyenin 400 milyonda biri zamanda NEKİR kapısından geçip bu kadar kısa zaman sonra MAHŞERDE AYAĞA KALKMIŞTIR. Son nefeste ZAMAN TERSİNE ÇALIŞIR. Yani tüm hayatını film şeridi gibi GERİYE doğru görürsün. Doğduğun günden geriye gidersin. Ana rahmini görürsün. Daha geriye gidersin, Berzah'dan (Sur borusu) ile ruhunun üflendiğini görürsün. Daha gerisi ise "BEN SİZİN RABB’İNİZ DEĞİL MİYİM" diyen bir İLAHİ SESTİR... Ve O’na orada söz verdiğiniz ve imtihan istediğinizi görürsünüz. Sonra size HESAP DEFTERİ (Hani tersine gördüğün tüm hayatının gözünün önünden an be an geçmesi) gösterilir ve o zaman MAHŞERDE olduğunuzu anlarsınız. HERKES orada, dinozor, cin, insan hepsi bir arada... MEĞER ORADAN GELMİŞSİNİZ... Ama mezarda CESEDİNİ gördükleriniz ise KARADELİK örneğindeki ve Nekir değil, MÜNKER kapısında olandır. Siz inanılmaz bir çabuklukla MAHŞERE gitmişsinizdir bile... ANDA yaşamak şöyledir: ÜÇ BOYUTLU UZAY aslında MAHŞERDİR (iki boyutludur) demiştik. Kalınlığı ise pratik olarak YOK (70 cm.lerden söz ettik). Ama üç boyutlu kıyamet öncesi bu uzayda ona eşlik eden ZAMAN BOYUTU da var. Dolayısıyla ışık ve zaman konisi nedeniyle, DÜN (neden) ve YARIN (sonuç) AYRIKLAŞMASINI yaşıyoruz. Ama altımız (Dabbe) üstümüz Tarık olunca, yani MAHŞER MEYDANI olunca DÜN VE YARIN ortadan kalkıyor. ZAMAN tek bir şey oluyor. Onun adı AN.... Bir an ki bitmiyor da bitmiyor... Hani ışık hızında da zaman duruyordu ya (Tarık seması), veya tersine mutlak soğukta (Dabbetül Arz) zaman duruyordu ya. ZAMAN DURUNCA nefes alman gerekmiyor (Nefes alman için zamanın ilerlemesi gerekli ki CO2 üfleyesin, yerine Oksijen alasın), acıkman gerekmiyor. Uzayda hiç bir şey senden hızlı olmadığından, uzaydaki bir şıhab seni vuramıyor, uzayda hava yok ama SEN HAVA almak ihtiyacında olmadığından EBEDİYEN yaşayabiliyorsun (Nefes alman için saatin tiktakları gerekiyor). İŞTE AN budur ama ışık hızından (Tarık semasından) aşağı, ya da mutlak soğuk dereceden (Dabbetül Arz) yukarı çıktığında nefesini verirsin ve yerine NEFES almak zorunda kalırsın, yani havasızlıktan ölürsün. Bir kozmik ışık gelip seni öldürür, çünkü o ve sen aynı hızda idiniz ama şimdi o senden hızlı. RUH ÖLMEZ (Allah'ın üflediği ŞEY'e RUH denir), NEFS ise RUH VE CESET arasındaki BİLEŞKEDİR. Beden (Madde) Nefs (Enerji, yani cinni) ve RUH ise TAKYON yani NUR'dan oluşmuş üç bedendir. Bilinç olan takyon bedenimiz, imajiner sayıdır (Mesela eksi 70 kg i), diğeri reel sayıdır (bildiğimiz +70 kg). NEFS ise arada SIFIR çizgisidir. Beden ve bilinç (Ceset ve ruh) arasındaki bu ara yöney NEFS her ikisinin girişim saçaklarından oluşur (Bu konuda Kirlian fotoğraflarına bakınız. O Nefsin İSBATI ve fotoğrafıdır). Özet olarak, mıknatısın akılarına RUH dersek, bunun çektiği ve dizildiği demir tozlarına da BEDEN (hücre, kuant) dersek, NEFS >>> KAĞIT oluyor. Yani bir kadığı (Mahşer meydanını) alıyorsunuz, üstüne demir tozlarını (nicelik) koyuyorsunuz. Altına da mıknatısı koyunca demir tozları (niceller) bu NİTELİĞE göre BİÇİM kazanıyorlar. Sonra günün birinde mıknatısı kağıdın altından çekiyorsunuz. Demir tozları biçimlerini yitirip dağılıyorlar (ceset çürüyor), kağıt ise NEFSİNİZ oluyor. Ve günün birinde YENİDEN aynı mıknatısın altınıza yerleşmesini ve sizin yeniden BEDENLENMENİZİ sağlıyor. En basit örnekle nefsi böyle anlattım. Ben de nefsimi seviyorum. Diğerlerinin tersine NEFSİM benden (ruhtan bilincimden) NEFRET etmiyor. Mutmain olmuş nefsim. Zavallı nefsim bir iki kere doğup öldü. Şaşkın... Garip nefsim hep benim peşime takılıyor ve chat'lerimi izliyor. Müslüman olmadan önce ben onun peşinden giderdim, ondan sonra birbirimizin peşinden gitmedik. Ama Hanif olunca o benim peşimden gelmeye başladı. Mutmain oldu artık. MAHŞER MEYDANI OLAN KAĞIT, yani YÜZEY ENERJİSİ >>> NEFSİMİZ OLUYOR. O hep oradaydı ve orada halen. Nefs ÖZKİMLİK demek. Sizi eşsiz benzersiz, parmak ucunuza kadar AYRI KİŞİ yapan şey NEFSİNİZDİR. Meleklerin nefsi yoktur. MATRİS BİÇİMDE DİZİLİRLER. Hepsi birbirinin aynıdır. BİZ BAŞKA BAŞKA ÜNİK ŞEYLERİZ. Biz korkusuzca Allah'a küfredecek kadar özgürüz. Ya da tersi... Melek falan bunu yapamaz Cin ve insan yapar (Şeytan da Allah'a küfretmez, çünkü birebir karşı karşıya gelmiş dialog kurmuşlardır). Şeytan nefsi olmasına rağmen ALLAH'ı inkar etmez, küfretmez. Asla ve asla bunu yapmaz AMA eline geçirdiğine BUNU YAPTIRTIR. | |
Geri Dön Yukarı |