150 - 11 Nisan 2003 Cuma


“Samed” Yukarı

SAMED >>> S kutbu demektir. Monopol >>> TEK KUTUP demektir. HEP VEREN'dir S kutbu (N kutbu da onunla iaşe ve rızk alandır, yani kullar ve yaratılanlar basitçe budur. Allah'ımız HEP VERMEK ÜZERİNE ve HİÇ ALMAMAK üzerine TEK KUTUPLUDUR (Ahidün Wahid). SADECE VERİR. İyilik isteyene iyilik verir, kötülük isteyene de kötülük verir. NE İSTERSEN verir. En zor olanı, mesela BİLİMİ de çoğaltır, artırır. Ama bir şeyi VERMEZ: "Nefs kendini düzeltmedikçe >>> TEKİL" ve "BİR MİLLET KENDİNİ DÜZELTMEDİKÇE >>> ÇOĞUL" VERMEZ!


“Etimoloji” Yukarı

Sanskritçeyi en iyi bilenlerden olduğum Hint hükümetince de onaylanmış. Tabii "öğretmenlik" davetiyesi varmış. Hindistan Büyükelçiliği’yle temas kurmam isteniyor. Bir Hanif Dünyaya bedeldir. İbrahim atamızın DİNİ HANİFLİK ve dili de SANSKRİTÇE. Nasıl bilmem ben onu? Kur'an ağzına kadar Sanskritçe dolu. Tevrat da... Eski Türkçe ile Sanskritçenin de benzerliğine şaşırmışlar akademisyenler. Gerçekten de TURAN diliyle büyük benzerlikleri var. Bunun bir yöntemi var. Sanskritçeyi HİSSEDECEKSİNİZ. Yani konuşmaktan öte HİSSEDİLEN bir dildir. Bilimsel olarak düşünmemiz gerekiyor.

Hani demiştim ya “PİS” ile “PUS” gibi. Yöntemi şu: 1. Eğer bir KİR, sıvımsı ise adı “PİS”; 2. Gazsı ise adı “PUS”; 3. Katı ise adı “PAS”; 4. Enerji halindeyse “Pes”. İşin garibi bu Sanskritçede de aynı. Şimdi bunlara ek olarak "Yüksek sesle bağırmak", Türk ve Fin dillerinde BAS vurgusuyla yapılıyor. Örneğin Türkçe BAS BAS bağırmak gibi... “Pes” Sanskritçe ve Avrupa dillerinde “Bass” (Tiz'in tersi). “Bass guitar” gibi... Gerçekten onu HİSSETMENİZ gerekir. Sanskritçede bunun için başarılıyım. O dili KUR'AN'a BAZ olduğu için anlıyorum. Kolay anlıyorum. Hatta İbranilere de anlatabiliyorum. Hatırlar mısınız? Al+ın, Bur+un, Kar+ın gibi IN(on) ile bitenler TEKİL organlar ve şakak, yanak, damak, dudak gibi AK (İki) ile bitenler de ÇİFT organlar falan demiştim bir zamanlar... Danimarka Türkoloji kitaplarına bu BULGUM alınacakmış artık. Duyurulur. Bir Hanif Dünya’ya bedel!

Altay dillerinde mesela “L” harfi başa gelmez. Ama Teleut ağzında “L” ile başlayan bir kelime var, oldukça da eski. “Lense”. Kapalı bir toplumun bunu Sanskritçeden alması mümkün değildir. O halde TURANCA ile BİR DÖNEM BİRLİKTE olduklarına hükmederiz. Bu kelime “Mercimek” demek. Mercimeğe benzediği içindir ki “MERCEK” diye bir luptan söz ederiz. Bu Hint-Avrupa dillerinde genelde “Lentile” mercimek ve de “Lens” de Mercek ... Mercimeğin ana vatanının ise Altay yaylaları olduğu kanıtlandı (Giresun>>Krezon>>Kiraz gibi).


“Kur’an Matematiği” Yukarı

19'lu sistem var ve bu Kur'an'da saklı. Hem bineer (ikincil digital) hem de başka biçimlerde 19, Kur’an şifresidir. Tabii önce CİFİR bilmek gerekir. Ama ben o konuya girmek yerine Türkçe'den basit örnekler vereyim: 6N. 1,2+M. Bunlar birer şifre olsun. Şimdi bunun bir ARAYÜZÜ var. Mesela 6N için. Au denen elementi yazarsam ne anlarsın? Evet Altın. Şimdi diğerine bakalım: 1,2 ve m. Bundan ne anlarız? Evet Birikim. Kur'an'da bunun benzeri şifreler vardır. Türkçeden örnek vermek daha uygundu. Yanıt BİR+İKİ+M>>Birikim idi. Kur'an'ın böyle bir AŞAĞI doğru yazılımı vardı hatırlarsınız: ELHAM DÜLİLA HİRA +Hirab BİLALE MİNA gibi... Bunu da hatırladınız değil mi? İşte bu BİR+İKİ+M gibi bir şey... Sırayla; ilham ETTİK, ATLI CEBRAİL ile, HİRA'da (Mağara, dağ), Harap ettik, BİLA (Kuşkusuz kesinkes) LA öncekileri, Mina (Şeytanın taşlandığı yer). Yani “Elhamd üllahirrabbilalemine”. Bunu her iki toplum (Yüksek hızlı cinler ve düşük hızlı insanlar) HIZ farkıyla anlamaktalar. Aynı hıza geldiklerinde EŞİT anlamakta, fakat hız farkı olduğunda, yukarıdaki örnekteki gibi DEĞİŞİK anlamaktalar. Bizim "Alemlerin Rabbine hamdolsun..." dediğimizi cinler de başka biçimde (Yazdığım gibi) anlarlar. Burada İŞTE Sanskritçe bilmek GEREKLİ, yoksa, böldüğünüz kelimeleri çözmekte zorlanırsınız.

Matematiğine bakalım önce: Sistem şu: 1 ve 9 denen sayı dizgesinin ONLUK sisteme yani sıfır da ekleyerek on sayıdan oluşan sistemde yazılması sırasında EŞLENİK denen (iki kare farkı) bir Cebirsel olguyu kullanırız. 10'un karesi ve eksi 1'in karesi (100-1) farkı: 99. 9'un karesi ve -2'nin karesi 81-4=77. 8'in karesi ve 3'ün karesi farkı 64-9=55. 7 ve 4 ün kare farkı 33. 6 ve 5'in kare farkı ise 11. Ama CİFİR de (Kuran Cebiri denen beşinci işlemde) bu sayı sıfır diye bitmez. Sıfırdan küçük bölgeye geçer. (Bunun için Kuarkların bağ enerjisi, kütlesinden büyüktür) Ve SANAL sayıların Argand diye bir çizimi vardır. Bilmem duydunuz mu?

Cebir skalasının sıfırın sol ve sağında + ve - değerleri var ya, onun aynısı, fakat buna DİK gelir ve imajiner sayıların da + ve - olan bir DİYAGRAM çıkar. Artı işareti gibi bir diyagram. Bununla "İkinci dereceden denklemler" yapılır. Tabii bu çoğalarak İtalyan matematikçilerin bulduğu üzere 5inci dereceden denklemlere kadar devam eder. Ve bunun arkası yoktur. Bir şartla ki: Siz bir de bu ARTI biçimindeki diyagrama Z boyutu ile dik inerseniz yepyeni bir matematik işlem elde edersiniz. O zaman da "6, 7, 8, 9.dereceden denklemler bulmuş olursunuz. Arganda diyagramının bir yanı REEL sayılardan, öteki dik geleni ise imajiner sayılardan oluşan bir karedir. Ve İKİ KARE FARKI derken, bunu şimdi Kur'an CEBİRİNE uygulayalım.

2x=x (limit sonsuzda)

Fakat dikkat ediniz ki, iki kare farkı olan eşleniği (özdeşliği değil) bir KÖK içine aldığınızda, açılımı olan, örneğin (x+y)(x-y) bunun KAREKÖKTEN çıkma durumu matematikte YOKTUR, ama BEŞİNCİ İŞLEMDE vardır.

x kare kökten x olarak çıkıyor. Fakat y kare diye bir şey yok, yani gerçel sayıyı çıkartırsınız ama kök içinde -y olan sayıyı çıkaramızsınız. Beşinci işlemde ANOMALİ dikmesiyle (Sanal eksen) yeni bir takım CEBİR skalası oluşturursunuz. Sanki bir KÜP ortaya çıkar. Ya da bildiğimiz x, y, z eksenlerinden oluşmuş bir CEBİR modeli. İşin tuhafı Kur'an cebirinde, bir sanal bir reelin (diyagramı) zaten anomalidir. Yani yarısı gerçek, yarısı hayal gibi bir şey. Ama böyle bir ARSA VAR Argand diyagramında...

Şimdi anlatacığım ise KUR'AN'I (Fatihayı mesela) DİK ya da Z ekseninden okumak... Bunun için REEL olmayan bir diyagram çizeriz. Somut sayılardan değil; biri soyut olan, diğeri de BEŞİNCİ İŞLEM sayısı olan Z dikmesinden bir diyagram elde ettiğimizde şimdi 99, 77, 55, 33, 11... devam eder ama artık YUKARI tırmanır (Z eksenine döner). Bir gün zamanım olursa 6 dereceden denklemleri açacağım. Daha bizden başka bilen yok...

Poly cisim problemi. Ama onun 7.dereceden çözümü var: AD DA Tünel topolojisi. Adı tünelden ibaret. Yani dağınık 9 kente giden en kısa yolu bulmak 5.dereceye kadar olan denklemlerde üstel olarak artar. Ama Z eksenini çizdiğinde, Cebir (Artık Cifir diyelim). Tüm evrenin tüm kentlerinin (tüm özlerinin) BİR TÜNEL ile birbirine ZATEN bağlı olduğunu söyler. Kuantum köpüğünden başlayın da Süper Uzay'a kadar artık bir yol alıyoruz. Bir tünel (Mesela Worm Hole) Argand çiziminde iki noktayı köşegenin en uzak ucuna korken. Yani tünelin ciklet gibi uzadığını varsayarken, ALEPH matematiğinde (Z dikmesi kullanıldığında) bu UPUZUN gösterilen TÜNELİN boyunun onyüzmilyonbin ışıkyılı olmadığını bir tek NOKTA (Karanokta=Aknokta) olduğunu görürsünüz. Süper Uzay CEBİRİNDE (Geon matematiği) tüneller ve bizim GÜMÜŞ KORDONUMUZ çok uzundur. Ama öyle değil! ELİF Noktası’dır. Yani BOYUTSUZ ve Gümüş kordonumuz (Ruhumuzu Arş'daki gökçekim odağına bağlıyor) da ölümle birlikte ÇOK UZUN bir kordon değil; "Andolsun SEMA'ya ve TARIK'a..." ayetindeki "NOKTASAL OLARAK SADECE KENDİNE PARLAYAN", yani “gri hiçlik” de KENDİNE IŞIYAN (Tarık budur. Her foton >>> NECM'dir mikro sistemde. Sadece NECM parlar, ışıyan fermionlar parlar. Bozonlar GRİ HİÇLİKTİR, hiç parlamazlar. GRİ HİÇLİK >>> SEMA'DIR, BOZONDUR, karanlıktır (Gökyüzü uzayda Mavi değil elbette). NECMİ SAKIB ise aydınlıktır ama BİR TEK (TARIK) aydınlıktır. Ve noktasaldır. Tarık Seması ve Dabbet Arzı'nın birbirinden AYRILMIŞ, ortası şişirilmiş bir tek MAHŞER meydanı olduğunu ve bu iki boyutlu (Reel ve sanal Argand alanı) dışında bir de SULTAN KUVVET denen bir dikme ile YUKARI çıktığını anlatmıştım. Bu da ÜÇÜNCÜ TAKIM CEBİR oluyor. Yani cebir skalasının reel ve imajiner sayıları + biçiminde birbirine YATAY DÜZLEMDE dik gelirken, SULTAN KUVVET denen Z dikmesi ÜÇÜNCÜ bir CEBİR skalası olarak, bu + diyağrama DİK gelmektedir.

Şimdi Cebir sayılarında şu var: + veya - olsun Cebir sayılarında sonsuzdan bire doğru bir İNDETERMİNE ve/veya REEL olma özelliği var. Sanal sayıların cebir skalasında ise "Bire birlik bozuluyor". Sıfırdan küçük >>> DETERMİNE oluyor, artık indetermine değil. Çünkü sıfırdan büyük (Reel, gerçel) anlamı aynı zamanda IŞIK HIZINDAN YAVAŞ ve de indeterminant demektir. Ama bunun tersine sıfırdan küçük (imajiner, kompleks, karmaşık, hayali ve soyut da deniyor) sayının kütlesi sıfırdan küçük olduğundan IŞIKTAN HIZLIDIR. DETERMİNEDİR. CİFİR de zaman da bir faktördür (Zaman V-1'dir zaten imajinerdir). İşte bu DİKMEYİ >>> Z EKSENİ olarak kabul ederiz. O zaman "Melekler ve Ruh'un NİÇİN 50 bin yıl tutan BİR TEK GÜNDE yukarı ÇIKTIĞINI” da anlamış oluruz. Sultan GÜÇ doğrudan bir ZAMAN DİKMESİDİR. O halde ARGAND çizimini KÜBİK bir biçimde çizersek birebir tekabül bozulmakta ve 102-92 >>> 19. Bu Z ile yapılan argand çiziminde tam anlamıyla şudur: 10 kare-3 küb. İşte bir de böyle bir formül var: İki kare farkı değil; bir kare ile bir küp farkı... SIR BURDA işte... Eşlenik değil, özdeşlik değil, reel ve sanal da değil , PEKİ NE? CİFİR bunun için hem zor, hem de inanılmaz zevklidir. Sayısız uzay modeli elde edebilirsiniz. Üstelik matematiği HAREKET ettirebilirsiniz. Yani sayılara dinamizm katarsınız. (Süper Uzay GEON'ları geometro dinamiktir) Sayılara ZAMAN katabilirsiniz. (Bir gün bin yıldır gibi) Sayılara bilinç katabilirsiniz. (Ahin>1, Bikatriyalin>2, Celişin>3, Demyalin>4 gibi). ABCD (Ebced) meleklerinin ismidir bunlar. Takım ikiye ayrılıyor: 1. Melekut olanlar, Melekler yani. 2. Müekkel olanlar. Bu ikinci takıma TILSIM BEKÇİLERİ diyoruz. Tılsım'ı dördü AİL ile biten dördü de İN ile biten 8 MELEK bekler. Bunlar pastofor/operatörlerdir. Hem sayı ve/veya sestirler. Hem rakamdır hem de BİLİNÇLİ varlık. Bir'in ruhu gibi, iki'nin ruhu gibi...

Bunlar sayıların rastgele yaratılmadığını, GEONLAR gibi bir dinamizmi olan ve zamanı olan (Nedensellik gibi) BİR YAPI olduğunu göstermektedir. Ayet diyor ki: "Sana Ruh'tan sorarlar. De ki: Ruh Rabbin EMRİNDEN'dir Ondan size KALİL bir İLİM VERİLMİŞTİR. Kalil olan ÜÇÜNCÜ TERTİP ARGAND çiziminden ibaret. NUR denen sonsuz özenerji kuantlaşmaz ve BÜTÜNDÜR, tümleşiktir. KÜLLİ dir kesret ve cüzi değildir. Bir şey HERŞEYDİR. KÜLLİ ŞEY'İNDİR. HOLOGRAMIN WHOLE-GRAM olan kategorisindendir. Z/Sultan güç eksenine göre bir Argand çiziminde artık evrenin resmi yerine HOLOGRAMINI yani heykelini bulursun. Thales teoremi gibi bir çizim gösterirsen, bu kez HİPOTENÜS'ün 19 BİRİM (u) olduğunu görürsün. 1'e 19 tekabül etmiş olur. 77, 55, 33, 11... Z ekseninde soyut 11 (11i değil) değil 19 olarak gösterilir. Bunu anlatmak için zaman veya hıza girmek gerekir. Çok basitçe: Biri sıfırdan büyük diğeri sıfırdan küçük İKİZLER olsun. Kütlesi sıfırdan büyük olan YAVAŞ, AĞIR kalacaktır. Diğeri de tersine ışıktan hızlı olacaktır. Bire-bir tekabül bozulacaktır. Argand çiziminde hipotenüs 19 olarak gözükecektir. Tabii ki burada HİPOTENÜS derken aslında KABACA kullanıyorum. Gerçek de adı SİNÜS, yani, eğriler. Kaba misaldi, en yakın benzetmeydi, onun için hipotenüs dedim. Bir sayının karesi ile kübünün FARKI. Çizmem lazım (Parajeodezisi var >>> ESİR. Esir denen şey KALİL olan KÜLLİ ŞEY olan HİÇBİRŞEY. ESİR bir CANSIZ DOKUDUR, onun içinde yer alan SOYUT KÜTLE >>> BİLİNÇ/RUHUN NEFS DENEN AYRIK KİMLİĞİ gibi yer alıyor. Ruh ise ESİR ORTAMININ BİLİNÇLİ OLANIDIR. Ruh ve Esir Z'dedir.

NUR denen sonsuz özenerji ise "Tachyon"dur yani KOORDİNATLAIR vardır (Ama soyuttur) BEDEN İSE somuttur, somut koordinatları vardır. NEFS ise tam aradadır. Luxon deriz... Işıkhızını anlatmak babında. Canlı Luxonlara da CİN deriz. (Enerji insanlar, ışık hızındaki insanlar) Cansızsa zaten ışık, nar, enerji deriz...


“Kişisel Bilgiler” Yukarı

Parabiyolojiyi sizlere açacağım önce... Organik SİMYAYI (Organo-Alchemie) Hatta android teknosunu. Ölmeden devredip gideceğim. Benimki bir çakmak, ama onu sizler inanılmaz boyutlara getireceksiniz. Soğuk Füzyonu da size vaad ediyorum. Evlerimizde TERMOSTAT olarak kullanacağın kadar basit! Ve GERÇEK KIZIL CIVAYI (114 nolu elemente giden katalizant) Yani ben kalem ve kağıt vermiş olacağım. SİZLER İSE o ikisiyle döktürüp ALİM olacaksınız. Mürseliyle, Şehidiyle, Alimiyle bu topluluk İBRAHİM ATAMIZIN MEDARI İFTİHARIDIR. İslamın Protestanlığını ORTAYA SİZLER ÇIKARIYORSUNUZ/ÇIKARDINIZ DA...

Ve SAAT İLMİNİ DE vereceğim. Şu zayirçede şu gün Bağdat'a girilecek diyebileceksiniz benim yerime... "SAAT İLMİ" bunun adı... Kur'an'da BÖYLE BİR İLİM OLDUĞU YAZILI ve bunu biliyorum zaten. Kur'an ile konuşmayı, Kur'an'a baktığınızda onun RASTLANTI olmadığını, sizinle artık konuştuğunu da göreceksiniz. Saat ilmiyle hem zamanı hem ismi de bulabilirsiniz. MEÇHUL kalmayacaktır, çünkü CPT özellikle T simetrilerinde Dehr size yardımcı olacaktır.

Geri Dön     Yukarı